TAMA’ (Açgözlülük)

Ağzında kemik geçerken sudan,

Bir köpek kendi aksini görür.

Başkası sanır, karşıda duran,

Köpeğin tama gözünü bürür.

“Ne güzel, bak der ondaki kemik

Şüphesiz benim, çok daha çevik.”

Ağzını açıp o, hücum eder.

Kemiği fakat ağzından gider.

(İbrahim Hilmi, Çocuklar İçin Kolay Kıraat, İlk Mektep 3.Sınıf, (Osmanlıca) Orhaniye Matbası, 2. Tab., İst. 1926, s. 19)

Hakim bin Hizam (r.a.)’dan rivayetle Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyuruyor:

“Şu mal caziptir, tatlıdır. Kim onu hak ederek alırsa kendisi için mübarek kılınır. Kim de onu aç gözlülükle elde ederse bereketini görmez. Bu kişi yiyip de doymayan kişiye benzer. Veren el, alan elden üstündür.” (Cami’ü’s-sağir, C. 2, s. 659)

Bugün dünyanın hemen her yerinde huzursuzluk, kargaşa almış başını gidiyor. İnsanlar aç, susuz, ölüyor, öldürülüyorlar.

Peki milletlerin paylaşamadıkları nedir?

Tek sebebe indirgemek doğru olmayabilir. Fakat en önemlilerinden biri açgözlülüktür. Birileri, diğerlerinin yer altı ve yerüstü zenginliklerine gözünü dikmiş, türlü bahanelerle haklarını gasp etmeye çalışıyor. Hırs gözlerini bürümüş. Sadece maddî varlıklarla sınırlı kalmıyorlar. Sosyal, kültürel, sanatsal, dinî vb tüm alanlarda sömürmeye çalışıyor, doymuyorlar.

Her türlü imkânlarını kalleşçe kullanarak, diğer milletlerin değerlerini, özellikle dinlerini yozlaştırarak onları inançlarından soğutmaya çalışıyorlar. Milletlerarası kavgalar sürüp gidiyor. Halkların değerleri tahrip edilmiş, kendi aralarında huzursuz. Zenginliğine zenginlik katan ülkelerin insanları da mutlu olamıyor, olamaz da.

Aç gözlü insan, elindekiyle yetinmez. Gözü hep başkalarının sahip olduklarındadır. Sahip olduklarının aynısını, hatta daha basit olanını başkasında görse; “Niye bu kadar değerli bir şeyim yok” diye hayıflanır. Ona sahip olmaya kendinin daha çok lâyık olduğunu düşünür. Bencildir, doymak bilmez. Böyle olunca da hiçbir zaman gönül rahatlığını, huzuru, mutluluğu bulamaz.

Kanaatkâr insan ise her zaman mutludur. Kendisinde olmayanın bir başkasında olmasına sevinir. Olanını da olmayana vermekten mutlu olur. Bilir ki;

“Kanaat tükenmeyen bir hazinedir” (H. Şerif, Fethü’l-Kebir, 2: 3091).

Kanaat eden insanın, gönlü zengin, vicdanı rahattır. Çevresiyle barışıktır. En büyük mutluluk da budur. Sahip olduklarının değerini bilir, şükreder. Fazlasını istemez mi? Elbette ister. Fakat gerçek saadetin, mevcut yeteneklerini helâl kazanç yolunda geliştirip, azimle çalışarak kazanmak olduğunu bilir. Meşru dairede kalarak, mal varlığını artırsın ki, başta belirttiğimiz hadis-i şerifin devamındaki “Veren el, alan elden üstündür” sözünü her zaman yerine getirebilsin.

Hep kendisinin kazanmasını isteyen açgözlü insan ise, elindekileri de kaybetmeye mahkûmdur. Açgözlü oluşu nedeniyle kaybettikleri küçük de olsa, üzüntüsü büyük olmaktadır.

İşte; MUTLULUK ya da HÜSRAN!


Mustafa Pekel

(Objektif Gazetesi, 13 Mart 2008 Perşembe – Tlf. 0536 676 45 75)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder