DÜĞÜNLER, DÜĞÜMLENMESİN

Hz. Ali(r.a)’den rivayetle Peygamber Efendimiz (s.a.v.); “Güzel konuşmanın tehlikesi insanlara karşı kibirlenme ve kendisinde olmayan şeyle övünmektir. Cesaretin tehlikesi zulüm ve haddi aşmaktır. İyilikseverliğin tehlikesi başa kakmaktır. Güzelliğin tehlikesi böbürlenmektir. İbadetin tehlikesi tembellik ve usanç duymaktır. Konuşmanın tehlikesi yalan söylemektir. İlmin tehlikesi unutmaktır. Yumuşak huyluluğun tehlikesi kendinden beklenen metanet ve salâbeti (= ciddiyet) göstermemektir. Asaletin tehlikesi soyu ile övünmektir. Cömertliğin tehlikesi israftır.” buyurmaktadır. (Câmi’ü’s-Sağir, C. 1, s. 22, No. 5, Hadis No: 10)

Ülkemizde düğünler, akraba ve dostların bir araya getirilmesi, yeni dostlar edinilmesi bakımından önemli fonksiyona sahiptir. Bilhassa şehirlerde en yakın, hatta aynı apartmanda oturan komşulara bile gelinip gidilmediği bir zamanda yaşıyoruz. Düğünler; dostlukların, arkadaşlıkların tazelenmesi, gençlerin unutulmuş akrabaları ile tanıştırılması ve kaynaşmanın sağlanması için önemli bir fırsat olmaktadır. Hem, her genç kızın teliyle, duvağıyla gelinliğini yaşamak, damadın da arkadaşları ile eğlenmek istemeleri en tabiî haklarıdır. Ancak düğünlerin külfet haline getirilmesi, beraberinde birçok olumsuzluklara yol açmaktadır.

Gelenek, görenek bahanesiyle ortaya konulan formaliteler, tarafların çatışma sebebi olabiliyor. Çeyiz, gelin sandığı, takı, düğünün salonda yapılıp yapılmaması, hangi salonda yapılacağı, el-gün ve şeref meselesi haline getirilmesi gibi, sudan sebeplerle evliliğin yolu tıkanıyor. Her iki tarafın birçok mükemmellikleri görünemez hale geliyor. Mutlu yuvaya giden yol çıkmaza giriyor. Hoş olmayan ayrılıklarla neticeleniyor. Bu tür ayrılıkların gençler üzerindeki olumsuz etkileri uzun süre devam ediyor. Ruhî çöküntülere sebep oluyor. Evlenmekten korkar hale geliyorlar. Yarıda kalmış evliliğin girdabından kendini kurtarabilen ya da cesaretini toplayıp, bir başkasıyla evlilik birlikteliğini gerçekleştirebilenlerden, çoğunun evlilikleri hüsranla neticeleniyor. Ayrıca düğünlerin getirdiği maddî külfetler de evlilikleri zorlaştırıyor. Bu da, aile içinde huzursuzluklara ya da tasvip edilmeyen evliliklere yol açıyor. Böylece daha başlangıçta, gençlerin mutluluğuna gölge düşürülüyor. Hatta yasal olmayan evlilikler, bu evliliklerin meşru olmayan meyveleri, hak etmedikleri ızdıraba sürükleniyorlar.

Düğünlerin şekil bakımından iyi ya da kötü taraflarıyla uzun süre halkımızın gündemini işgal etmiyor. Yani yapılan düğünlerin ne tantanası, ne de sadeliği konuşulmuyor. Buna karşın, geçimsizlik ve mutsuzlukların taraflarca, kâbusa dönüştüğü görülüyor. Hatta geniş bir çevreyi de rahatsız etmeye devam ediyor. Yakınları, bilhassa vefalı dostları ilgilendiren, düğünün gösterişli ya da gösterişsiz olduğu değildir. Hem düğünler ne kadar mükemmel olursa olsun, insanları memnun etmek zordur.

Milyarlar harcanarak tertip edilen nikâh ve düğün salonuna, düğün sahiplerinin mutluluklarını paylaşmak için geliniyor. Hatır için geliniyor. Düğünlerin ekseriyetinde, eğlenceye katılan gençlerin azınlıkta olduğunu görüyoruz. Yaşlılar zaten seyretmekle yetiniyorlar. Öyleyse bu kadar tantana, gösteriş, bu kadar külfet niye? Bazı düğünlerde, araba kazaları, maganda kurşunları gibi olumsuzlukların düğün evini, ölü evine çevirdiği görülüyor.

İşsizliğin had safhada olduğu ve on binlerce aç insanımızın bulunduğu ülkemizde “Hayatta bir defa olacak” diye düğünleri düğümlemenin ya da ağır yükü altında ezilmenin mantığı yeniden tanımlanmalıdır. Bu mantıkla abartılı bir şekilde yapılan düğünler, kime ne kazandırıyor? Kazandırıyorsa, kaybedilenlere değer mi? Yarın aç kalacağını düşünen insanın, gece midesini tıka basa doldurmasının, yararından fazla zararı olacaktır.

Düğün için yapılan harcamalardan para kazanıp, evine ekmek götürenler var denilebilir. Fakat buraya harcanacak paranın, başka faydalı alanlarda kullanılmasından, kazanacakların sayısı daha fazla olacaktır. Nice yuvalar, maddî sıkıntılar nedeniyle dağılmakta. Nice yetenekli insanlar, sermayesizlik nedeniyle atıl durumda. Nice zeki ve gayretli gençler, parasızlıktan okuyamamakta. Nice gençler, bekârlık sultanlıktır diye kendini avutmakta. Eğer, önemli olan öncelikle kendi evlâdım deniyorsa:

Formalitelere takılıp, gençlerimizin saadetlerine gölge düşürülmesin. Aşırı külfetlerle taraflar ezilmesin. Mutlaka para harcanmak isteniyorsa, evlâtlara daha faydalı olabilecek yerlere harcanılsın. “Hayatta bir defa olacak” anlayışı ile düğünler, düğümlenmesin. Gençlerin, hayatları boyunca yaşayabilecekleri mutlulukları, bir günlük düğünde tüketilmesin.
(Objektif Gazetesi, 21 Mayıs 2008 Çarşamba – Tlf. 0536 676 45 75)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder