DOSTLAR, DOST KALSIN

İnsanlarımız, eskiden şimdiki kadar manevî gıdalardan yoksun değillerdi. Bugün maalesef, açlığımız tehlike çanları çalmaktadır. Ruhumuzdaki doyumsuzluğun yol açtığı taşkınlıklar, akla ve hayale gelmeyen acı olaylar yaşatmaktadır. Ciğerparem dediği evlâtlarının elinde can veren, ana ve babaların bulunduğunu duyuyor, irkiliyoruz. Elimizde olmadan dehşete kapılıyoruz. İnsan, insana muhtaçtır. Toplumsal yaşam, bunu gerektirmektedir. Diğer canlıların bile bir arada yaşadığını ve aralarındaki yardımlaşmayı ibretle seyrediyoruz. Onların dayanışma ve kardeşliğini, biz insanlar birbirimizden niye esirgeriz? Kavgalar, kırgınlıklar şu üç günlük ömre neden girer? Bahar geldi, yeryüzü bayram havasında. Bizler, bu güzel havayı alıp ciğerlerimize dolduruyoruz, verirken neden ateş püskürüyoruz? Mutluluğumuz, paylaşacağımız dostlarımız yoksa neye yarar? İnsan, can güvenliğinden öte, sevgi ve saygı görmek ister. Kendisini sevip, bağlanabileceği insanı arar. Derdini, tasasını, sevincini paylaşmak ister. Dayanışma içinde dostlarını kucaklamak ister. Dostluklara açılan kapılardan beraber gireceği, candan dostlara ihtiyaç duyar.

Sevgiden, saygıdan yoksun, güvensizlik, endişe ve korkularla dolu toplumsal yaşamın, hayali bile korkunçtur. Öyleyse bu manevî boşluk acilen doldurulmalıdır. Kalp ve ruh doyurulmalıdır. Bunun idraki içinde bulunan birçok insanımız, bir şeyler yapması gerektiğini düşünür. İnsan, çaresiz bir serçe kuşuna duyduğu şefkatten yüreği parçalanır. Bazıları sözle dua eder. Bazıları da fiili duada bulunur. Çaresizleri, çaresizlikten kurtarmak ister.

Çalışmak ya da bir işe teşebbüs etmek fiili duadır. Aynı zamanda, farzları yerine getiren ve büyük günahlardan sakınan her insan için çalışmak ibadettir. Çalışmak, makbul bir duadır. Kabul edilmeye daha çok mazhardır. Bu dua neticesiz kalmaz. Az ya da çok mutlaka bir şeyler kazanılır. Elde edilen yani Halık’ımızın ihsan ettiği nimetleri, misafirlerimize ikram etmek de ibadettir. Hem, nimetin artmasına sebeptir. Manevî gıdalara muhtaç olan kişi, önce kendi açlığını gidermenin yollarını arar. Bununla da yetinmez, kendisi gibi muhtaç insanlara ikram edebilecek bir şeyler bulmak ister. Hakk namına eline kalemi alır. Bu onun, Hakk’tan halka iletmek için bir şeyler yazma talebinde bulunduğu, fiili bir duadır. Allah(c.c.)’ın lütfettiklerini, kendisine misafir olanlara ikram eder. İkramda şan, şöhret, gösteriş, bencillik yoktur. Allah rızası vardır. Allah rızasında ise haset olmaz. İnsanların bu uğurda birbirlerine destek vermesi, kendilerinden hiçbir şey eksiltmez. Bilakis, dostları adedince kazançları artar. Çünkü, Hakk namına yapılan her hayırda birleşen insanlar, manevi şirketin ortaklarıdır. Allah (c.c.) Nisa suresinin 85. ayetinde, “Kim bir iyiliğe vasıta olursa onun sevabından bir nasibi vardır. Kim bir kötülüğe vasıta olursa onun da günahtan payı vardır” buyurmaktadır.

Türk milletinin, atalarından bu yana devam eden yardımseverlikleri ve misafirperverlikleri, dünya milletlerinin hayret ve şaşkınlıkla takdir ettiği, güzel vasıflarıdır. Muhtaç ve çaresizlere kayıtsız kalamazlar. Bunlara uzanan ele, el verirler. Hayırda birleşen eller, dosttur. İnsan, muhtaç olanlara, dostunun verdiği ziyafeti görmezlikten gelemez. Çünkü, dostunun misafiri, onun da misafiridir. Dostumun misafiri, misafirimdir der, o da gönlünden kopanı alıp, koşar dostuna. Ne bulmuşsa götürür. “Çorbada benim de tuzum bulunsun” der. Bazen dostundan aldığı malzemelerle, birbirinden güzel, türlü türlü tatlılar yapar. Dostunun misafirlerine, dostu adına ikram eder. Hem sevdiği dostunu mutlu etmenin, hem de dostunun, kalp ve ruhları muhtaç olan misafirlerini, daha iyi doyurabilmenin mutluluğunu yaşamak, sevabını kazanmak ister. Sofranın ihtişamından memnun kalan misafirler teşekkür etmek ister. Sofrayı kuran kişi, “Allah’ın ihsanını sizlere ikram etmek istedim. Fakat sizlere açtığım sofrayı zenginleştiren değerli dostumdur, ona teşekkür edin” der. İnsanlar kazanır, dostlar kazanır, toplumumu huzura yol alır.

DOSTLAR

Dostlar, dost kalsın,

Sofralar hep açık kalsın,

Açlıktan çırpınan ruh ve kalbim,

Dostların sofralarından nasibini alsın.

Doyurmuyor zenginliği dünyanın,

Takılmış peşine hülyanın,

Ruhum,

Esiri olmuş kötü rüyanın,

Gelsin, dostlar kurtarsın.

Dostlar, dost kalsın,

Kurursa kaynağı, manevi gıdanın,

Kim kurtarır elinden a’dânın?

Ne güzel, dostlara yürümek,

Tüm çirkinlikleri birlikte kürümek,

Hoştur, toplumu güzelliklere bürümek.

Dostlar, dost kalsın,

Kalpler, huzur denizine dalsın,

Ruhlar, her daim abdestini alsın. (M. Pekel)

(Objektif Gazetesi, 05 Haziran 2008 Perşembe – Tlf. 0536 676 45 75)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder