DOSTLARA YÜRÜMEK - 2

Yine saygı duyduğum Türkçe öğretmeni ve müdür başyardımcısı Yaşar Özdemir; yolda her gördüğünde durup, arabasına alır. Yol güzergâhını değiştirmemesi için, tüm ısrarlarıma rağmen evime kadar bırakır.

Bir başka değerli dostlarımdan Türkçe öğretmeni İsmail Yılmaz da, çocukları yetiştirme konusundaki gayretimi övgüyle dillendirir. Kendisini; “Oğlum! Saksının dışını değil, içini süsle” sözleriyle, öğrencilerinin gönül defterlerinde yer almış, değerli bir öğretmen olarak hatırlarım. Çok manidar bulduğum bu sözlerini, her fırsatta başkalarına anlatırım.

İnsanların dış görünüşe özen göstermeleri, toplum içindeki beşeri ilişkiler açısından gereklidir. İnsana güven verir, ilk karşılaşmada iyi intiba bırakır. Ancak uzun vadede, iç güzelliği çok daha önemlidir. Halk arasında sık tekrarlanan, “Kalıbının adamı olmak” için, fiziki görünüşün yanı sıra, güzel ahlâka da sahip olunmalıdır. Güzeli, güzel yapan; güzel huyu ve güzel ahlâkıdır. Nice güzeller vardır ki; sadece gençlerin oda duvarlarına astıkları resimlerden öteye geçemez. Fazla fiziki güzelliğe sahip olmayan niceleri de; bilgisiyle, yetenekleriyle, dürüstlüğüyle, çalışkanlığıyla, sevecenliğiyle ve daha birçok güzel vasıflarıyla çevresindekilerin gönüllerine taht kurmayı başarabilmiştir. İşte kalıcı olan da budur. Gerçek güzellik budur. Kafasının içinde açan güzel çiçeklerin; yüzlerine, davranışlarına yansıdığı, samimi duygularla kucaklaşan insanlardan oluşan toplumlar yıkılmaz.

Yürümeyi severim. Eski, candan dostlarımı arar hep gözlerim. Bayanlara bakarım fakat kim olduklarını fark edecek kadar bakamam. Onlar beni görür ve tanırlar. Fakat biri vardır ki, nerede görsem yarım yamalak bakışlarımla bile hemen tanırım. Bu, Merkez Ortaokulu’nun ilk ve tek bayan müdür yardımcılığı görevini uzun yıllar devam ettiren, Suna Uysal Hanımefendidir. Bayan öğretmenlerin okul idaresine aksettiremedikleri durumlarına anında çözüm getiren, değerli öğretmen Suna Uysal Hanımefendi ile karşılaşırım. Bu kadar yıl sonra dahi çocuklarımın isimlerini bir bir sayar. Durumlarını sorar.

Suna Uysal Hanımefendiden bahsedildiğinde, kendisinin anlattığı bir anısı, pratik zekâsının bir örneği olarak hafızamda canlanır. Yeri geldiğinde, genç öğretmenlere, öğretmen adaylarına hatta öğrencilere de anlatırım saygıdeğer öğretmen Suna Uysal Hanımefendinin şu anısını:

Senirkent’te öğretmendir. O yıllarda öğretmen yetersizliği nedeniyle diğer öğretmenlerde olduğu gibi, boş geçen dersleri doldurması gerekmektedir. Bu nedenle branşı olmadığı halde Fen Bilgisi dersini okutmaktadır. Ortaokul üçüncü, şimdi sekizinci sınıf öğrencilerinden biri “Güherçile”nin ne olduğunu sorar. Bugün bile çoğumuzun bilmediği bu sorunun cevabını doğal olarak o da bilmemektedir. Bilmiyorum diyemez, doğru olmayan bir cevap da veremez. Çünkü öğrencileri, bilmesi gerektiğini düşünmektedirler. Her iki durumda da öğrencilerinin öğretmenlerine olan güvenleri sarsılacaktır. Suna öğretmen için, bu da önemli değildir. Öğretmenlerine olan güvenlerini kaybeden öğrenciler, dersten soğuyacak, öğretilmek istenenleri de almak istemeyeceklerdir. Endişesi bundandır. Fakat hiç düşünmeden; “Evladım! Sen dersi kaynatmak mı istiyorsun, yoksa benimle dalga mı geçiyorsun? Bu sınıfa kadar geldin de hâlâ güherçilenin ne olduğunu öğrenemedin mi?” der, öğrenciyi yerine oturtur. Dersten çıkar çıkmaz güherçileyi araştırır. Güherçile kimyadaki kısa tanımıyla; barut ve patlayıcı yapımında oksitleyici olarak kullanılan potasyum nitratın yaygın adıdır. Daha sonraki derslerinde de uygun bir ortamda “Güherçile”nin ne olduğunu anlatır.

Öğretmenlerimden olduğu kadar, on dört yıl hizmet verdiğim Merkez Ortaokulu –değişen adıyla Hilmi Dilmen Ortaokulu- öğretmenlerinden de çok şeyler öğrendim. Yaşlandım. Öğrendiklerimden çoğunu unuttum. Hayır hayır, yaşamıma yansıdıkları yani kal’den hal’e geçtikleri için, belki de hafızamda hapsetme ihtiyacı duymadım. Dostlara yürümek, yürürken karşılaşıp kendilerine saygı ve sevgilerimi tazeleme fırsatını bulmak… Benim için en büyük saadettir.

(Objektif Gazetesi, 12 Mayıs 2008 Pazartesi – Tlf. 0536 676 45 75)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder