SOKAKLAR

Gençliğimin, hatta 13-14 yaşımdan itibaren çoğunluğum sokaklarda geçmişti. Nerede olduğumu, eve niye gelmediğimi soracak kimse yoktu. Kaptansız gemi gibi, fırtınalara teslim olmuştum. Rotam belli değildi. Bazen pusula gibi, doğru yönü bulmama yardımcı olmak isteyenler olurdu. Fakat onların nasihatleri, kısa bir süre sonra etkisini kaybederdi.

Sokaklar, gençliğe tamamen kötü alışkanlıklar kazandırmıyor. Tabi, arkadaşlarınızı iyi seçebilirseniz. İnsanları anlayıp, hoşgörüyle karşılayabilen arkadaşlarım vardı. Arkadaşlıklara değer verilir, dert ve tasalar paylaşılırdı. Sadece dert ve tasalar değildi paylaşılan. Ekmek, paylaşılır, açlık paylaşılırdı. Hak ve hukuk gözetilir, ihtiyacı olanların yardımına koşulurdu. Gerçek bir delikanlı olmanın erdemlikleriyle hayata tutunmak için çalışılırdı. Bulunduğu mahallenin kız ve kadınlarına kem gözle bakılamayacağı gibi, o mahallenin namus bekçiliğini yapmak delikanlılığın vazgeçilmez kanunuydu.

Arkadaşlarımın yaşantıları garip karşılanıyor, serseri, berduş olarak nitelendiriliyor olabilirdi. Onlar, bataklıkta açan çiçekler misali, pırlanta gibi temiz kâlpli insanlardı. Arkadaşlığı, kardeşten daha yakın bulanlar vardı. Kendi sıkıntılarını bir tarafa bırakıp, başkalarının yardımına koşan ya da koşmakta samimi olanlar vardı. İşte bu tür arkadaşlıklardı, insanı kötülüklerden men eden ve doğru yönü gösteren. Dışa vuran kötü huylar ve davranışlar, arkadaşlıkları zaafa uğratırdı. Arkadaş olarak kalmak isteyen, bu olumsuzluklardan sıyrılmak zorundaydı. Aksi halde yollar ayrılırdı. Bunlar, birçok sözde beyefendilerde nadir bulunan, güzel hasletlerdi. İnsanın, insanlık vasıflarının vazgeçilmezleriydi.

Fakat kendime gelmeliydim!... Müslüman'dım. Yaşantım, İslâmî düsturların dışında değildi. Elbette gençtim. Ufak tefek günahlarım belki vardı. Fakat başkalarına zarar verecek boyutlarda değildi. Öyleyse, neden ibadetlerimi ihmal ediyordum?

İnsan, gençlikte mevcut arkadaşlarını kaybetmek korkusuyla, saplandığı bataklıktan kurtulamıyor. Veya yaşantısına daha düzenli bir yön veremiyor. Meselâ, kendisinde, İslâmiyet'in öngördüğü birçok hasletler var, fakat namaz kılamıyor. Kılarsa, arkadaş çevresini kaybedeceğinden korkuyor. Halbuki meslek ve meşrebine göre, yaşamının her kesiminde arkadaşlıklar kurulabiliyor. Arkadaşlarını kaybetme kuşkusu; içimizde var olan, güzel hasletleri hayata geçirmeyi engellememeli. Hırsız ya da hainlerin bile arkadaşsız kalmadığı dünyada, dürüst insanlar niye arkadaş sıkıntısı çeksindi ki! İnsan dürüst yaşamakla, inançlı olmakla bu dünyada kaybetmiyor, kazanıyor.

Ebedî dünyası olan, ahireti düşünerek yaşayan insanın; her iki tarafta da kaybettiği hiçbir şey yok, fakat ahirette kazancı çok.

İnandığım ve her zaman söylediğim gibi önemli olan; iyi yolda olmak, iyiyi, iyi arkadaşı seçebilmektir.

İnsanı; insan olarak bilmeli,

Onunla insanlığın yüzü gülmeli.

İnsanlığı süresince sevmeli,

Layık olmayanı defterden silmeli. (M.Pekel)

(Objektif Gazetesi, 24 Mayıs 2008 Cumartesi – Tlf. 0536 676 45 75)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder