DOSTLARA YÜRÜMEK - ÜMRAN BENLİ

Yürüyorum…

Fedakâr dostlarımı bulmak için.

Vefa borcumu ödeyemiyorum niçin?

Dünya meşakkati kandırıyor; selam verip geçin,

Hayır, fedakâr dostları seçin!

Diyorum.

Terzihanemi kapatmıştım. Fakat evde, eşin dostun ve çocuklarımın işlerini yapmaya devam ediyordum. Aynı zamanda Akşam Ticaret Lisesinde de okuyordum. Normal üç yıllık lise müfredatını dört yılda tamamlıyorduk. Yani Akşam Ticaret Lisesi eğitim-öğretim süresi dört yıldı. İkinci sınıftan üçüncü sınıfa geçmiştim. Açılan memurluk sınavını kazanarak, 19 Haziran 1971 tarihinde Isparta Merkez Ortaokulunda (şimdi Hilmi Dilmen İlköğretim Okulu) memur olarak göreve başladım. Lisede daktilo dersi vardı. On parmak daktilo kullanmayı öğrenmiş, hızlı yazabilmeyi geliştirmek için gerekli olan daktiloya da kavuşmuştum. Bir yıl yazı işlerini yürüttüm. İkinci yıl, değerli arkadaşım Ümran Benli Hanımefendiden muhasebeyi devraldım. O yıllarda, büyük onarımlar ve yatırımlar haricinde hemen tüm harcama kalemleriyle ilgili tahakkuk ve ita işlemleri okullarda yapılıyordu. Ayrıca Personel yasasının uygulanmaya başlaması da yeniydi. Sağ olsun Ümran Hanım, “Nasıl olsa devrettim, bana ne” deyip, bir kenara çekilmedi. Her an yardımıma koştu. Yardıma ihtiyacım olup olmadığını sormaya bile gerek duymaz, yapılması gerekenleri alır ve yapardı. Yukarıda arkadaşım diye bahsedişim, lâfın gelişi kabilindendir. Aslında o sadece bir mesai arkadaşım değil, aynı zamanda büyüğüm ve kardeşimdi. Ayrıca kardeşi Mustafa Benli de, hem eski meslektaşım hem de Ülkü İlkokulundan arkadaşımdı.

Ümran Hanım; sadece devrettiği muhasebe işlerinde değil, her konuda içtenlikle yardımcı olan, fedakâr bir kardeşimizdir. Onun bu fedakârlıklarından biri var ki, ömrüm boyunca unutamam. İşlerim oldukça yoğun ve içlerinde acil olanlar vardı. Bunlar maaş, ek ders ücretleri, harcırahlar vb. yapılmadığında, kişilerin mağdur olacağı, dolayısıyla ertelenemeyecek işlerdi. Lisede okuduğumda fazla bir problem olmazdı. Çünkü ders mesaiden sonra başlıyordu. Fakat üniversiteye başladığımda, sınavlar için, Haziran, Eylül ve Şubat aylarında Ankara’ya gitmek zorundaydım. Müdürlerimiz, bu konuda anlayış gösteriyorlardı. Hatta, yolda başıma gelebilecek olumsuzluklardan doğacak mağduriyeti önlemek için bir izin dilekçesi alır, sınavdan döndükten sonra da iptal ederlerdi. Fakat öğretmen ve diğer personelimizin de mağdur edilmemesi gerekirdi. Vereceklerini bildiğim halde, gidip izin istemeye cesaret edemezdim. İşte bana bu cesareti değerli kardeşim Ümran Hanım verirdi. "Sen okuluna, sınavlarına git, işleri ben yaparım" demekle, hem idareyi "Bu işleri kim yapacak?" endişesinden kurtarıp, izin almamı kolaylaştırır, hem de bana büyük bir destek ve moral verirdi. Bu basit bir yardım ya da izin olayı değildi. Tüm hayallerimi okumak, tahsile devam etmek üzerine kurmuştum. Yarıda kalması, ruhî çöküntümün sebebi olabilirdi. Evet, Ümran Hanım, benim için hayatî önem taşıyan bir konuda, maddî ve manevî destek veriyordu. Bu arada, Değerli müdürüm Sümer Şenol hocamızın, muhasebe evraklarını ita amiri olarak imzalaması için götürdüğümde; “Getir Mustafa’m! İdamımı yazsan gene imzalarım” şeklindeki güven dolu iltifatını da, her zaman hatırladığımı belirtmeden geçemeyeceğim.

(Objektif Gazetesi, 29 Mayıs 2008 Perşembe – Tlf. 0536 676 45 75)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder