ÖLEN KURTULUYOR, YA KALANLAR?

Dünyanın bir misafirhane olduğu herkesçe malumdur. Sultan Süleyman’a kalmamış ki, bize kalsın. Hem insan, ömrünün zevk ve sefa ile geçen günlerine bile, gönül rahatlığı içinde oh diyemiyor. Kaldı ki, çoğunluğu ah ve vahla geçip gidiyor. Geçen altmış üç yıla dönüp bakıyorum. Çoğunluğum acı ve ızdıraplarla dolu. Sürurlu günlerim parmakla sayılabilecek kadar az. Hem geçip gitmiş. Geri de gelmiyorlar. İşte bundan duyduğum elemler, koskoca bir ömrün sıkıntılı geçen günlerinin acılarından daha ağır basıyor. Bir bu kadar daha ömrüm olsa ne olacak? İhtiyarlığın çaresizliğinde inleyen, köhnemiş bedende ruh rahatsız. Niyâzi Mısrî’nin;
“Günde bir taşı binâ-yı ömrümün düştü yere
Can yatar gâfil, binası oldu vîran bîhaber”
beytinde olduğu gibi, gam ve kasavet yüklü dalgalar, her gün bir parçasını alıp götürecek. Daha şimdiden, dünyayı terk eden sevdiklerimin özlemini duyduğum anlar oluyor. Ölümün öldürülemediği dünyada, insan ne kadar mutlu olabilir? Genç ihtiyar, tanıdığımız tanımadığımız, sevdiğimiz sevmediğimiz onca insanların vefatlarına şahit oluyoruz. Hatta zavallı hayvanların ölümüne bile kayıtsız kalamıyoruz. Acılar, acılar!
Dünya, okyanusun ortasında, kederle yüklü bir gemiden farksız, kaçınılmaz sona doğru yol alıyor. Bazen çakan bir şimşek, içindekilerden bir kısmını dünyadan önce ulaştırıyor kaçınılmaz sona. İnsanın, karanlık muvakkat dünyadan, nurlu ebedî dünyaya intikali kurtuluşu oluyor. İnanan ve inancını yaşayanlar mutlular. Asker terhis olmanın, öğrenci okulu bitirmenin, mahpus tahliye edilmenin mutluluğunu yaşıyor. İnananlar yanan yüreklerini, vefat edenlerin ebedî saadete kavuşacakları inancıyla serinletiyorlar. Ölen kurtuluyor, ya kalanlar? Bu dünyada bıraktıkları insanların, alt üst olan hayatlarından yükselen kara dumanlar arasındaki feryatları, asıl dertleri oluyor insanların. Lânetler yağdırıyor, masum insanları katleden zalimlere. Çareler arıyor teröre, anarşiye ve daha birçok kana doymayan talihsiz olaylara.
Bunlardan biri de trafik terörüdür. Daha önce de belirttiğim gibi, eğitilmemiş duyguların esiri olanlar can alıyor, sakat bırakıyor, aileleri parçalıyorlar. Kazadan sağ kurtulanların hayatları alt üst oluyor. Hayata tutunabilmek için çırpınırken, düştükleri tuzaklarda kıvranıyorlar. Bazen kurtarmak için elini uzatanlar da hemen yanındaki batağa saplanıyor. Toplum zarar görüyor. Koca çınar, içten içe boşalıyor.
Trafik terörünün en vicdansız, en acımasız cani lideri alkoldür. Önceki bir yazımda da vurgulamaya çalıştım. Milletimizin, sigara içmeme kampanyasına verdiği desteğin daha fazlasını, alkol konusunda başlatılacak her türlü girişime de vereceğine inanıyorum. Toplumumuza, en az sigara kadar zarar veren alkole, hâlâ neden bir şeyler yapılamadığına şaşıyor ve üzülüyorum.
Yetkililerce, trafik kazalarında ülkemizde her yıl ortalama 10 bin kişinin vefat ettiği, 200 bin kişinin yaralandığı, maddî zararın 15 milyar YTL’yi bulduğu belirtiliyor. Cumhurbaşkanlığınca “Trafikte Dikkat, 10 bin Hayat” projesinin başlatılması haberine seviniyorum. Çünkü bu girişimin, trafik terörünün ve daha başka kanlı eylemlerin adeta baş komutanı durumundaki alkolü de içine alacağını umuyorum. Trafik haftasını kutluyor, kazasız haftalarla dolu nice yıllara diyorum.
(Objektif Gazetesi, 07 Mayıs 2008 Çarşamba – Tlf. 0536 676 45 75)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder