ÇOCUKLARIMIZ HAYAL KURSUNLAR

Hayal, bütün duyguları harekete geçirir. Uyanan duygular sayesinde insan gayrete gelir. Ufku genişler, aktif hale gelir. Aklı harekete getiren hayal olduğu gibi, hayali kontrol eden de akıldır. Akıl müdahale etmezse, hayallerin sonu gelmez. İpin ucu kaçabilir. İkisinin eşliğinde hedef belirlenir. Yol ve yöntemler tespit edilir ve uygulanır. Azim ve kararlı bir şekilde noksansız ve zamanında uygulanırsa hedefe ulaşmak kolaylaşır. Hayaller, bir sonraki günün, hatta geleceğin plânlarını içinde taşır. İnsan, varmak istediği hedef için gerekli şartları zamanı geçmeden yerine getirilmesi gerektiğini bilir. Meselâ öğrenci, doktor olmak istiyorsa, lise öğreniminde branşını belirler ve sınavda alması gereken puan için sistemli bir şekilde çalışmaya başlar.

Hemen herkes hayal kurar. Bazılarının hayalleri değişkendir. Her birinde güzel bir film izlemenin ya da oyuncu olmanın hazzını yaşar. Fakat gelecekle ilgili olarak kurulan hayallerin sonunda, belirlenen bir hedef vardır. Bilhassa çocuklarımızın, bize gerçekçi gelmeyen, geniş hayal dünyaları oldukça ilginçtir. Sadece hayal kurmakla kalmayıp, belirlediği hedefe yükselen merdiven basamaklarını tek tek çıkmakta olanları görürüz. Öyleleri vardır ki, günün birinde bazıları hedeflerine yaklaşmış, bazıları da belirlediğinin çok ötesindeki hedeflere ulaşmıştır. Çocuklarımızın hayal dünyasını anlayalım ve destekleyelim diyorum. Nedeninin, aynen aktardığım şu öyküden anlaşılacağını sanıyorum.

Babasının işi nedeniyle çocuğun orta öğretimi kesintilere uğramıştı. Orta ikideyken, büyüdüğü zaman ne olmak ve yapmak istediği konusunda bir kompozisyon yazmasını istedi hocası. Çocuk bütün gece oturup günün birinde at çiftliğine sahip olmayı hedeflediğini anlatan 7 sayfalık bir kompozisyon yazdı. Hayalini en ince ayrıntılarıyla anlattı. Hatta hayalindeki 200 dönümlük çiftliğin krokisini de çizdi. Binaların, ahırların ve koşu yollarının yerlerini gösterdi. Krokiye, 200 dönümlük arazinin üzerine oturacak 1000 metrekarelik evin ayrıntılı planını da ekledi. Ertesi gün hocasına sunduğu 7 sayfalık ödevi, tam kalbinin sesiydi.

İki gün sonra ödevi geri aldı. Kağıdın üzerinde kırmızı kalemle yazılmış kocaman bir “0” ve “Dersten sonra beni gör” uyarısı vardı.

“Neden ‘0’ aldım!” diye merakla sordu hocasına çocuk.

“Bu senin yaşında bir çocuk için gerçekçi olmayan bir hayal!” dedi öğretmen, “Paran yok. Gezginci bir aileden geliyorsun. Kaynağınız yok. At çiftliği kurmak büyük para gerektirir. Önce araziyi satın alman lazım. Damızlık hayvanlar da alman gerekiyor. Bunu başarman imkansız. Eğer ödevini gerçekçi hedefler belirledikten sonra yeniden yazarsan, o zaman notunu yeniden gözden geçiririm.”

Çocuk evine döndü ve uzun düşündü. Babasına danıştı.

“Oğlum” dedi babası, “Bu konuda kararını kendin vermelisin. Bu senin hayatın için oldukça önemli bir seçim!” Çocuk bir hafta kadar düşündükten sonra ödevini hiçbir değişiklik yapmadan geri götürdü hocasına.

“Siz verdiğiniz notu değiştirmeyin, ben de hayallerimi” dedi.

O, orta 2 öğrencisi, bugün 200 dönümlük arazi üzerindeki 1000 metrekarelik evinde oturuyor. Yıllar önce yazdığı ödev şöminenin üzerinde çerçevelenmiş olarak asılı.

Öykünün en can alıcı yanı şu: Aynı öğretmen, geçen yaz 30 öğrencisini bu çiftliğe kamp kurmaya getirdi…..> (Veysel Yıldırım, ÖSS İçin Çekim Yasası, Aralık 2007, İst., s. 75)

(Objektif Gazetesi, 06 Haziran 2008 Cuma – Tlf. 0536 676 45 75)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder