HAYALLERİ GERÇEKLEŞTİRMEK

Dünkü yazımda, “Çocuklarımız Hayal Kursunlar” başlığı altında, çocuklarımızın hayal dünyasını anlayalım ve destekleyelim demiştim. Nedenini de bir öykü aktararak vermiştim.

Gelecekle ilgili kurulan hayaller, hayal olmakla birlikte fiili bir dua niteliğini taşıyor. Dünyada her türlü canlının, hatta birçoğunun acizliğine rağmen ihtiyaçlarının Rahman olan Allah (c.c.) tarafından karşılandığını görüyoruz. Yarattığı kullarının fikri ve zikri ne olursa olsun, ısrarla isteyen herkesin teşebbüsünü karşılıksız bırakmıyor. Çünkü fiili dua kabule daha çok mazhar oluyor. Kurulan hayalleri gerçekleştirme teşebbüsü de fiili dua niteliğindedir. Bu nedenle, “Olmaz, olmaz” yerine, Nasrettin Hoca gibi “Ya olursa?” deyip, gerçek zemine taşımalıyız. Birçok keşif ve icatların kaynağının hayaller olduğunu unutmamalıyız. Hedefe ulaşamadığımız takdirde de tevekkül ederek rahatlamalıyız. Yani, gayret bizden, takdir Allah’tan demeliyiz. Nasıl bir bahçenin bakımını yapmadan mahsul bekleyemezsek, diğer işlerimizde de muvaffakiyetimizin şartı çalışmaktır. Fakat buna rağmen, neticeye ulaşılamayabilir. O zaman da, kendi hata ve ihmallerimiz dışındaki bir sebepten ise yani biz görevimizi tam yapabilmişsek üzüntüye ve umutsuzluğa kapılmamalıyız. Kahraman bir komutan olan Celaleddin Harzemşah’a, bu orduyla düşmana karşı mutlaka galip gelirsiniz denildiğinde, “Benim görevim savaşmaktır, galip ve mağlup etmek Allah’ın görevidir. Onun görevine karışmam” demiştir. Öyleyse bize düşen, öncelikle yapılması gerekenleri zamanında kusursuz yerine getirmektir.

İşte, bir gencin hayali ve bunu gerçekleştirmekteki gayretinin öyküsünü aynen aktarıyorum:

“Daha fakülteyi yeni kazanmıştım. Birin­ci sınıfa devam ediyordum. Akademik kariyer yapmak hayalimden hiç çıkmıyordu. Bir gün hocaların odalarının bulunduğu kısma gittim. Kapıların birinde "Doç. Dr." yazıyordu. Bu unvanın ne olduğunu bile bilmiyordum. Kapıyı çaldım ve hocaya hitaben bir sorumun olduğunu söyledim. Soruyu sormamı istedi. Ben de 'Hocam bu Doç. Dr. ne demek ve ben sizin gibi Doç. Dr. nasıl olabilirim? diye sordum.

Hoca, önce beni iyice bir süzdü ve:

"Sen kaçıncı sınıfa gidiyorsun?” diye sordu.

Ben, "Birinci sınıftayım, hocam," diye cevap verdim.

Hoca alaycı bir ifade ile:

"Şuna bak, daha birinci sınıftasın ve üst basamaklara gözünü dikmişsin, oğlum sen önce bu fakülteyi bitir, sonra gel konuşa­lım," dedi.

"Ama hocam, ben şimdiden şartları yerine getirmek için yatırım yapmak istiyorum. Mezun olduktan sonra önceden gerekli olan bazı şartları kaçırmış olabilirim. Bu yüzden, sizin gibi yükselmem için ne gibi şartları ye­rine getirmem gerekiyor?" diye sordum.

Hoca bu sefer kızmadı ve makul karşıladı.

"Peki, evlâdım, otur. Galiba haklısın. Ben şimdi sana gerekli olan tedbirleri sıralayacağım. Ondan sonrası sana kalmış. Bunları uygularsan, seni akademisyenliğe kendim alacağım. Birincisi: lisans ortalaman yük­sek olacak (en az 65), ikincisi: yabancı dil bilgin yüksek olacak (ÜDS yüksek lisans ve doktorada 50; yardımcı doçentlikte 65), A-LES yani Akademik Lisans Üstü Sınavın­dan en az 70 alacaksın vs. Bunları yerine getirdikten sonra gel seni alalım. Eğer bunlar yoksa hiç müracaat bile etme!"

Öğrencimiz bu talimatları aldıktan son­ra bütün gerekli tedbirleri alır ve başarı basamaklarını bir bir aşar. Şu anda kendi alanında doktora yapmaktadır…> (Dr. Kenan Ören, Yeni Asya Gazetesi, 19.04.2008, s. 13)

(Objektif Gazetesi, 07 Haziran 2008 Cumartesi – Tlf. 0536 676 45 75)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder