ALLAH YAZISI

Zaman zaman bal peteğinde, balıkta, ağaç kesitinde Arapça “Allah” yazısına benzer şekillerin olduğunu duyuyoruz. Son olarak bir insanın beyin damarlarında da böyle bir şeklin varlığından söz edildi.

Aslında kâinattaki her şeyde Allah’ın mührünü isteyen herkes görebilir. İmtihanın sırrı da buradadır. İnsana akıl ve düşünce verilmiş, cüz’i iradesini kullanıp kullanmamakta serbest bırakılmıştır. Allah (c.c.) isteseydi ayda, güneşte “Allah” lâfzını açıkça gösterebilirdi. Hatta semaya yıldızlarla da yazabilirdi. Çünkü kâinatı yaratan kudret, bunu yapmaktan aciz değildir.

Dünyaya imtihan için gönderilen insan; akıl ve düşünme yeteneğine sahip olmakla diğer varlıklardan farklı bir yaratılışa sahiptir. Fransız Filozofu Renée Descartes; “Madem ki düşünüyorum, o halde varım” diyor. Buna göre düşünmek, insan olmanın bir şartıdır. Öyleyse düşünerek okunan kâinat kitabından, Allah (c.c.)’ın varlığı, birliği, kudreti, şefkati ve tüm esmaları rahatça anlaşılabilir.

Meselâ; severek yediğimiz kavun ve karpuzun incecik bir saptan o kadar tatlı, leziz ve bol suyu toplamasını düşünelim. Kurak çöllerde yetişen kaktüs gibi bitkilerin, kendilerini beslemek için su depoladıklarını düşünelim. İnsan beyninin harikuladeliğini, her canlının yaşam şartlarına uygun ortamın sağlandığını, güneş sistemini ve dünyamızın konumu ile ilgili ince hesapları, hassas dengeleri düşünelim. Bunlara benzer kâinatta daha birçok örnekleri görmemiz mümkündür. Düşünen insan bunların tesadüf olamayacağını, sonsuz ilim ve kudretin eseri olduğunu anlayacaktır.

Yaratılan her canlı neye muhtaç kılınmışsa, onun da ihmal edilmediği görülmektedir. Bebeğin anne rahminde beslenmesi sağlandığı gibi, doğar doğmaz ihtiyaç duyduğu gıda hazır olarak verilmektedir. Yani bebeğin doğması ile birlikte memeler musluğundan hemen süt akmaya başlamaktadır. Keza, bebeğin memeden sütü alması sonradan öğretilmemiş, bu yetenekle dünyaya gelmiştir. Büyüdükçe ve yetenekleri gelişmeye başladıkça rızk da yavaş yavaş kendisinden uzaklaşmaktadır. Bir başka deyişle rızk, kendisinden uzaklaşarak onu gayrete sevk eder. Böylece bebeği tembellikten kurtarıp, yeteneklerinin gelişmesini sağlar.

Allah (c.c.), Zümer suresinin 27. ayetinde; “Andolsun ki, Biz bu Kur’an’da, güzelce düşünüp öğüt alsınlar diye insanlar için her türlü misali verdik” buyurmaktadır. Beyin damarlarının Arapça “Allah” yazısına benzemesi beni, bunları düşünmeye sevk etti. Mustafa, dedim. Eğer düşünme yeteneğini kullanamıyorsan, kâinat kitabını okumakta zorlanıyorsan tembelliği bırak! Allah (c.c.) seni, senden iyi tanıyor. Derdine derman olacak doktor ve ilacı da gönderiyor. Madem okur-yazarlığın var, Kur’an-ı Kerim’i oku, Peygamber Efendimizin (s.a.v.) tavsiyelerini dinle! Sonra düşün! Sonra şükret! Çünkü sen, İslâm memleketinde, Müslüman bir ailede, Müslüman olarak dünyaya geldin. Bak; insan DNA’sının şifresini çözen genetik uzmanlarından 56 yaşındaki Dr. Francis Collins, otuz yıl öncesine kadar ateist olduğunu, şimdi ise Allah’a inandığını söylüyor. Sen ise İslâm’ı hazır buldun.

Ve kendimi ikaz ettim: Yıldızlarla semaya Allah yazılmasını beklemene gerek yok. Çünkü o zaman imtihan süresi bitmiş, cevap kâğıdın elinden alınmış olacaktır.
(Objektif Gazetesi, 12 Nisan 2008 Cumartesi – Tlf. 0536 676 45 75)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder