GENÇLİK

Toplumumuzda yaygın ve güzel geleneklerden biri, çeşitli sebeplerle hediyeleşmeleridir. Bu sebeplerden biri de Allah’ın lütfu, hediyesi olan çocuğun dünyaya gelmesidir. Yeni doğan çocuğun ailesi, ferdi olabileceği gibi birkaç kişiyle birlikte alınan hediye ile ziyaret edilir, hayırlı dua ve temennilerde bulunulur. Bizzat ziyaret edilemediği durumlarda ise, bu dua ve temenniler bir kâğıda yazılarak hediye paketine iliştirilir. Böyle bir günde temennimi belirten, “Vatana, millete faydalı, hayırlı ve ömürlü olması dileğiyle” ibaresini gören bir arkadaşım, hayırlı olması niye önce anaya ve babaya değil de vatana millete diye sordu. Bilerek ve isteyerek öyle yazdım. Çünkü vatanını, milletini sevmek, onlara hizmet etmek şuuruyla yetiştirilen bir evlâdın, anasını ve babasını ihmal edeceği düşünülemez. Çocuk, sadece gönlü hoş ettiği için değil ömür boyu sevebileceğimiz nitelikte yetiştirilmelidir. Bu da çocukla birlikte sevinç ve mutluluğun yanında, verilecek terbiyeyi gündeme getirmektedir. Nitekim, Hz. Enes (r.a)’den rivayetle Peygamber Efendimiz (s.a.v.); "Çocuklarınıza gereken ikramı yapın ve terbiyelerini güzel yapın" buyurmaktadır.

Her aile çocuğunu sever. Ancak sevgi, ona kazandırılması gereken değerleri yani iyi ahlâka sahip olmasını sağlayacak terbiye ve eğitimi engellememelidir. Yoksa sevgi, şefkat ve merhametimizin meyvesi hüsran olabilir. Tüm imkânları önüne serip, terbiyeden yoksun bıraktığı evlatlarının olumsuzluklarından dertlenen aileler için sonuç şaşırtıcı olmamalıdır. Bu durumdan, hem ciğerparelerine hem de topluma karşı sorumludurlar. Hiçbir babanın çocuğuna ilgisizliğini, onlar için çalışıp çabaladığı bahanesi haklı kılamaz. Bırakılabilecek en büyük mirasın iyi bir terbiye olduğunu, dünyada yaşanılan olaylar açıkça göstermektedir. Ayrıca Said İbnu'l-Âs (r.a)’dan rivayetle Peygamber Efendimiz (s.a.v.); "Bir baba çocuğuna güzel ahlâktan daha üstün bir miras bırakamaz" buyurmaktadır.

Çocuk, ilgisiz görünmesine rağmen, büyüklerin her türlü söz ve davranışlarını kamera, teyp ya da fotokopi gibi hemen almaktadır. Aile içindeki kavga, tartışma ya da benzer olumsuzluklardan etkilenmektedir. Onun için aile fertleri bu konuda titiz davranmak zorundadır. Ayrıca çocuk meraklıdır. Babasının neden namaz kıldığına ya da neden sigara içtiğine, annesinin, ablasının neden örtündüğü ya da neden makyaj yaptığına kadar hemen her konuda sonu gelmeyen sorularına muhatap oluruz. Cevapsız bırakamayız ya da basit bir cevapla geçiştiremeyiz. Çünkü onun karakter yapısının temelidir bunlar. Bilhassa dinî, ahlâkî, içtimaî konularda tatminkâr cevaplar verebilecek hazırlıkta olmalıyız. Onlar ailelerin vazgeçilmezleri olduğu kadar toplumumuzun da temel taşlarıdır.

Toplumlar ne kadar gelişmiş olurlarsa olsunlar, sahip oldukları güçlü değerleri güvenle devredebileceği gençleri yetiştirmek zorundadırlar. Tüm ülkeler, ayakta kalabilmeleri konusunda gençliğin önemli bir fonksiyon olduğunu bilmektedir. Bir ülke zayıflatmak, kendine bağımlı hale getirmek istediği ülkede, her şeyden önce o ülkenin gençleri hedef almaktadır. Onları, akla hayale gelmeyecek metotlarla millî ve manevî değerlerinden uzaklaştırmaktadırlar. Ortak değerleri olan din, ahlâk, gelenek ve göreneklerinden soğutmaktadırlar. Bazı zaaflar körüklenerek, gençler birbirleriyle çatıştırılmaktadır.

Bunun için aile ve toplum olarak, bu oyunlara gelmeyecek, kurulan tuzakları akim bırakacak sağlam kişiliğe sahip gençler yetiştirmek görevimizdir. Toplumumuzun kalkınması, milli birlik ve beraberliğin, toplumsal huzurun sağlanması, kısaca ayakta kalabilmemizin en önemli şartı, güvenilir bir gençliğin yetiştirilmesidir. Yetiştirebilmek için de yetişmiş olmak gerektiğini hatırlatarak herkesin çocuklarının; “Vatana, millete faydalı, hayırlı ve ömürlü olmasını dilerim”.
(Objektif Gazetesi, 01 Nisan 2008 Salı – Tlf. 0536 676 45 75)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder