KÖYÜMÜZ - 1

Çektiğim acı ve ızdırapların, masum ve saf duygularla yoğrulup, şuur altına hapsedildiği, bal arısı misali yalnız güzel ve tatlı çocukluk anılarımla hasretini çektiğim Göndürle! Yeni adıyla Harmanören Köyü; Isparta'nın Atabey ilçesine bağlı ve Atabey'e 4 km uzaklıktadır. Fakat karayolu ulaşımında çoğunlukla Eğridir yolu kullanılır. Yani Isparta'dan Eğridir'e giderken 20 km uzaklıkta ve sağda Büyükgökçeli (Büyük Findos) kasabası, solda Harmanören Köyü yol ayrımında Ak Çeşme adıyla bilinen çeşme bulunmaktadır. Çeşme; sağ yanından girilen bir barınak, üstü taş merdivenle çıkılan oturulabilecek ahşap çardak şeklindeydi. Isparta ya da Eğridir'e günübirlik gitmek üzere binekle buraya gelinir, binek çeşmenin barınağına bağlanır, yolculuk için vasıta beklenirdi. Buradan Eğridir 14 km uzaklıktadır.

Ak Çeşme; hep 5 ya da 6 yaşlarımdaki bir anımı hatırlatır. Annemle Isparta'ya gitmek üzere Ak Çeşmeye geldik. Eğridir'den gelecek vasıtayı beklerken su içmek için çeşmenin yanına geldim. Su oluğu ağaç bir tıpa ile kapatılmış. Tıpayı çeker çekmez oluktan fışkıran su ile ıslandığım gibi biraz da korktum ve irademin dışında ağzımdan su gibi şu sözler dökülmeye başladı:

"A çeşme, a çeşme! Sen de deli olmasan p.na kazık çakmazlar."

Duyanlar Isparta'ya gelene kadar "Bir daha, bir daha anlat" diye ısrarla anlattırdıkça katıla katıla gülüyorlardı. Küçük bir çocuğun bu maskaralığı insanları güldürebilirdi. Büyük bir iş yapmış gibi sözlerime değer verildiğini sanmam ayrıca hoşuma da gitmişti.

O yıllarda köylerde, şimdiki gibi şebeke suyunun evlere kadar taşınabildiği, muslukla açılıp kapatılabilen çeşmeler yoktu. Su ihtiyacı, köyün bir ya da birkaç yerinde, değişik mecralardan gelen doğal suyun; ağaç, demir, taş vb. oluklardan aktığı çeşmelerden karşılanırdı. Oluktan akan sular, hatıl denilen dikdörtgen biçimindeki havuzcukları doldurur ki hayvanlar suyu buralardan içer, taşan sular da toprak üstü arıklardan bahçelere akardı. Ak Çeşme’de olduğu gibi bazılarının ağaç tıpa ile kapatılması; doğal suyun depoda birikmesi ve boşa akmaması içindi. Çünkü Ebu Amr es-Seybanî (r.a.)’den rivayetle Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyuruyor: "Evinizin önünden bir nehir aksa, abdest bile alacak olsanız suyu ihtiyaçtan fazla kullanmayın" (Camiü's-Sağir, 3. Cilt, s. 1259) buyurdukları gibi, hem dinimizin hem de o günün şartları gereği, ilkel usullerle de olsa suyun israfı önlenmiş olurdu.

Suyun iktisatlı kullanılması büyüklerimiz tarafından telkin edilirdiyse de, çocuk aklımla bunları anlamakta güçlük çekerdim. Fakat biraz büyüyüp işe yarar hale geldiğimde, üç yüz, beş yüz metre uzaktan testi ya da bakraçlarla eve su taşımak zorunda kaldığım zaman suyun kıymetini anlayabilmiştim. Çeşmeyle evimiz arasındaki yol düz değildi. Su dolu bakraçlarla rampayı tırmanmak “ecel terleri” döktürüyordu. Bunun için evde suyun bitmesinden korkar, hoyratça harcamaktan kaçınırdım.

(Objektif Gazetesi, 16 Nisan 2008 Çarşamba – Tlf. 0536 676 45 75)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder