DEFALARCA ÖLDÜRÜLÜP ÇÖPE ATILIYOR

Kabre konuluyor, çürümeye terk ediliyor. Kim? Buğday danesi. Çürüyor, ölüyor. Hayır, filizlenip başak oluyor, ölmedim dercesine birken, taze taze on adet, belki daha fazla buğday oluyor. Minicik bünyesinde sakladığı, mimarının plân ve programı gereği. Orakla, tırpanla ya da makine ile kesilip öldürülüyor, olmadı harmanda tekrar öldürülüyor. Değirmende ezilip, un haline getiriliyor. Bu defa ölmüştür herhalde! Ne olur ne olmaz, bir de fırına sokalım. Garanti olsun. Fırından çıktıktan sonra kessek ya da parçalasak. Oldu olacak, dişlerimizin arasında ezip, mideye gönderelim. Peki sonra ne oluyor? Öldü mü acaba?

Defalarca öldürülen buğday, un oldu, ekmek oldu, insanın midesine girdi ama ölmedi. Et oldu, saç oldu, sakal oldu, gözümüzün saydam tabakasına yerleşti. Sair organların ihtiyacını karşıladı. Velhasıl, defalarca öldüğü sanılan buğday, insan mertebesine çıkıp, dünyanın güzelliklerini temaşa etmeye başladı.

Fakat insan; Mustafa Yazıcı’nın, “Dünyadaki Cennet” kitabının “Asıl Aşk” konulu bölümünde, “Çiçeği seviyor. Sevgisi çiçeğin Rabb’ine geçemiyor” dediği gibi, sadece hoşlandığı şeyleri ve istediği kadarını seviyor. Halbuki insana birçok duygular veren ve bu duyguların ihtiyaçlarını da bilip lütfeden Halık’ın hediyesi gözüyle bakmıyor sevdiklerine.

Birçok insanımız, Cumhurbaşkanı ya da önemli birinden gelen bir tebrik kartını özenle saklarken, karnını doyuran, hayatını idame ettiren ekmeğin, yüce Rabb’inin hediyesi olduğunu düşünmüyor. Önemsemeden çöpe atabiliyor. Lûtfedeni düşünüp, maddî lezzetinden çok daha fazla olan manevî lezzetini tadamıyor. Kimin verdiği ya da vermeyebileceği, bir gün kendisinin de açlıktan kıvrananların içinde yer alabileceği aklına gelmiyor. Bir ucundan koparılmışsa, kimin tarafından koparıldığını bile umursamadan, artandır deyip çöpe atıyor. Koparan eşidir, çocuklarıdır veya kendisidir, ne fark eder?

Yeni Asya Gazetesinin “Çevreci Bakış” köşesinde Cevat Çakır yazısında naklettiği haberde, çöpe atılan ekmek miktarına bakın!

“Türkiye İsrafı Önleme Vakfı’nın (TİSVA) araştırmalarına göre Türkiye’de yılda yaklaşık 4 milyar ekmek çöpe gitmektedir. Türkiye’de her gün üretilen 120 milyon ekmeğin yaklaşık 12 milyonu israf edilmektedir (Sabah, 19.10.2005).” Bunlar üç yıl önceki rakamlar. Bugün çöpe atılan ekmek miktarının çok daha fazla olduğunu tahmin etmek zor olmasa gerek.

Ne olur, çöpe attığınız ekmeklerin bir parçasına dahi muhtaç olanları, bulamayanları düşünelim. Ne olur, kâinatın yaratıcısı ve bize hayat verip, mahlukatının sultanı olarak bu dünyaya gönderen Allah’ın (c.c.) hatırını sayalım. O’nun lûtfuna mazhar olduğumuzu düşünelim, hediyesine değer verelim. Ne olur, hayatımızın idamesine sebep olan ekmeği, çöpe atmayalım. İnsan gözüyle onun da dünyayı görmesini engellemeyelim. Kadirşinaslığımızı gösterelim. Nankörlük etmeyelim.

Kara toprağa dane dane buğday ekmek

Öle öle soframıza olur has ekmek

Onsuz yiyemez insan türlü türlü yemek

Yakışır mı ona çöplükte çile çekmek?

Halık’ımın hediyesidir diye yemek

Bereketlenir soframızdaki her yemek

Besmele ile başlayıp, lezzetle yemek

Yakışır sonunda Elhamdülillah demek.

İnsanın hayatı onunla devam eder

O da insan mertebesine terfi eder

Yiyin ve için, nimeti etmeyin heder

Allah’ın emrine uy, çekme sakın keder. (M. Pekel)

(Objektif Gazetesi, 03 Mayıs 2008 Cumartesi – Tlf. 0536 676 45 75)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder