KOMUTANIM - 2

O tarihlerde ortaokul mezunu yok denecek kadar azdı. Hatta ilkokulu bitirmeyen asker arkadaşlarımız bile vardı. Ortaokulu bitiren, liseyi de okuyacak kapasiteye ulaşmış oluyordu. Çünkü ortaokul birinci sınıfında öğretim sıkı tutularak öğrenciler elemeye tabi tutuluyorlardı. Böylece okuyamayacak olanların, zaman kaybetmeden zanaat öğrenme yolunu seçmeleri sağlanıyordu.

Komutanıma ortaokul birinci sınıftan terk ettiğimi söylemem gerekirken, ağzımdan ortaokul mezunu olduğum yalanı çıkıvermişti. Evet yalan söylemiştim. Hem de komutanıma. Gerçi zaman zaman yalan söylediğim oluyordu. Fakat söylediğim kişinin komutanım olması, vicdanımın üstündeki baskıyı daha da artırıyor, kendimi ağır bir suçtan aranan meçhul fail olarak hissediyordum.

Yalan söylemiş olmanın ızdırabına dayanamıyordum. Birileriyle paylaşırsam hafifleyeceğini, rahatlayacağımı sanıyordum. Önce kavga edip, sonra samimi arkadaş olduğumuz Hikmet Yüksel, bir şeylerin olduğunu yüzümden anlamıştı. Komutanıma söylediğim sözlerden gurur duyuyorum fakat yalan söylememeliydim, bu beni kahrediyor dedim. Kendisi Sağlık Koleji mezunuydu. İstersem okul dışından ortaokulu bitere bileceğimi söyledi. O anki mutluluğumu ifade etmek çok zor. Fakat sınavlara gitmek için komutanımdan nasıl, hangi yüzle izin isteyecektim?

Zaten hiç kaybetmediğim okuma arzum; komutanıma söylediğim yalanla sızlayan vicdanıma sanki; “Ben söylettim bu yalanı, suçunu itiraf et, okumalısın, mecbursun” diyordu.

Değerli komutanım Şükrü Koçaş, yalanımı yüzüme vurmayacak kadar büyük insandı. Görevinde sert ve acımasız haliyle tam bir asker, bir o kadar da babacandı. Geçici görev kartı çıkarttırarak, sınavlara gitmeme izin verdi. Hatta geç kaldığım bir gün, geldikleri askeri servis aracıyla okula gönderdi. Her sınavımın sonucunu sorar, başarılarımı kendi başarısıymış gibi gurur duyardı. Derslerime rahat çalışabilmem için, gece nöbetlerimi önce nöbetçileri kontrol görevine yani “İç devriye nöbetine” çevirdi. Sonra tamamen nöbetlerden muaf olmamı sağladı. Yetmedi, gelen iki kadrodan birini bana verip, onbaşı terfisini taktı. Ortaokul, lise ve üniversite yolunu açan; sert, acımasız, vakarlı bir komutan olduğu kadar babacanlığı ile geçmişteki berbat hayatıma noktayı koyan değerli komutanım Şükrü Koçaş’ı, o günden itibaren her fırsatta minnetle anar, dua ederim.

Sert, acımasız, işte tam bir komutan,

Yalanı hoş görecek kadar babacan.

(M. Pekel)

Şükrü Koçaş komutanımın naklen tayininden sonra yerine, Hüseyin Görül bölük komutanı olmuştu. Terhisimden bir yıl sonra, kalan iki dersin sınavı için Elazığ’a gittiğimde otelde kalmama izin vermeyip, asker arkadaşlarımın yanında kalmamı emretti. Böylece hem maddî külfetten kurtarmış, hem de askerlik anılarımı yeniden yaşama fırsatı vermişti.

Değerli bölük komutanım Şükrü Koçaş, yalanımı yüzüme vurmama büyüklüğünü göstermişti. Sefil hayatıma noktayı koymuş ve yıllardır arzuladığım fakat bir türlü gerçekleştiremediğim tahsil hayatımı yeni baştan başlatmıştı. İşte onun büyüklüğü, babacan tavrıdır ki; içimdeki volkanı harekete geçirmiş, hiçbir durakta mola vermeden Ortaokul, Lise ve Üniversiteyi bitirmemi sağlamıştır.
(Objektif Gazetesi, 10 Nisan 2008 Perşembe – Tlf. 0536 676 45 75)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder