KALBİM TEMİZ

Mübarek Ramazan ayının günlerinden biriydi. Büroma gelen misafire; oruçlu olmadığını bildiğim için, “Ne içersiniz?” diye sordum. Sağ olsun, oruçlu olduğumu, karşımda içmesinin doğru olmayacağını söyledi. Israr ettim. Daha mı çok sevap kazanacağımı sordu. İnşallah, ama ben bu amaçla söylemiyorum dedim. Neyse, bir adaçayı geldi. İçerken, kendisine orucun faydalı olmadığını, insanın kalbinin temiz olması gerektiğini söyledi. Hemen masamdaki kalemlikten bir kalem alarak, bunun ne olduğunu sordum. Cevap vermesini beklemeden, buna kalem diyebilmemiz için, öncelikle yazma özelliğine sahip olması gerektiğini kendisine onaylattım. Farklı bir kalem daha alarak, ikisi arasında kalite farkının olduğunu belirttim. İnsanın da önce Müslümanlık vasıflarını taşıması, sonra da kalbinin temizliği nispetinde kalitesinin artacağını anlattım.

Bu ve buna benzer sözleri sadece değerli misafirim söylemiyordu. “Namaz kılmıyorum, oruç tutmuyorum ama kalbim temiz” diyenlere sıklıkla rastlıyoruz. Her nesne vasıflarıyla tanımlanır. Müslüman’ım diyen kişinin bunu herkese ispatlamak mecburiyeti yoktur. Buna rağmen ben de Müslüman’ım deme ihtiyacını duyan insanın, nüfus cüzdanını ibraz etmesi yeterli olur mu? Olsa da dünya insanlarını inandırmaları yeterli midir?

Her Müslüman’ın, İslâm’ın şartlarından biri olan ve diğer şartları da içinde barındıran namaz ibadetini yerine getirmesi farz kılınmıştır. Peygamber Efendimiz (s.a.v), “Namaz dinin direğidir” (Keşfü’l-Hafâ, 2:3, Hadis No: 1621) buyurmaktadır. Binayı ayakta tutanın direk olduğu gibi, dini ayakta tutanın da namaz olduğu vurgulanmaktadır. Hem namaz kılanın, dinen meşru olan tüm dünyevî işleri güzel bir niyet ile ibadet hükmüne geçmektedir. Hatta bazıları, bunu rakamlarla teşbihî olarak, şöyle ifade etmektedirler: Namaz madem dinin direğidir, onu 1 olarak kabul edersek, dinen meşru olan tüm söz ve fiiller, birin sağına eklenen sıfırlardır. Böylece on, yüz, bin…. gibi değerler kazanmaktadır. Namazın rakamsal değeri olarak verilen 1 kaldırıldığında, milyarlarca sıfırın hiçbir değeri kalmaz.

İnsan namaz kılmakla, bu dünyada kaybettiği bir şey olmadığı gibi, hem bu dünyada hem de ebedî dünyasında çok şey kazanmaktadır. Ömür sermayesini en iyi şekilde değerlendirmiş, fanî ömrünü bakileştirmiş olmaktadır. Namaz, ağır bir yük olmadığı gibi, fazla bir zaman da almamaktadır. Namaz için her türlü kolaylık gösterilmiş, ancak terkine izin verilmemiştir. Kılınamayan namazlar ilk fırsatta kaza edilmelidir. Namaz konusuyla ilgili bilgiler ve namaz borcunun hesabı internette “kazanamazı.org” sitesinden de öğrenilebilmektedir.

Müslüman’ım diyen her insanın dini vecibelerini yerine getirmek, getirenlerin de İslâmiyet’e lâyık doğruluğu yaşamak mecburiyetleri vardır. Dini konularda ya da cemaatlerde temayüz etmiş kişi, söz ve davranışlarını her an gözden geçirmek durumundadır. Dini, Müslüman’ın yaşantısıyla değerlendirenlere; “Müslümanlık bu ise, ben daha dürüstüm, kalbim daha temiz, hocanın dediğini tut, gittiği yoldan gitme vb.” gibi kötü malzemeler vermemelidir. Dinin izzetini korumalıdır. Beyaz rengin üzerine düşen küçük bir leke, çabuk göze batar. Müslüman kişi, hiç kimseyi günah işlemeye itemez. Öyleyse gerek yüzüne, gerekse arkasından konuşturarak “gıybet” günahını işlemelerine fırsat vermemeli ve insanlara kötü malzeme olmamalıdır.

İnsan, İslâm’la değer kazandığına, İslâmiyet ise gururu, kibri, kini ve benzeri kötü hasletleri yasakladığına göre, başkalarını dışlamakla düşeceği konumu bilmelidir. İmanını her an kaybetmekle karşı karşıya olduğunu unutmamalıdır.

Konuyu, yapılan ibadetlerin, verilen en küçük nimetin bile karşılığı olmadığını gösteren bir kıssa ile bitirelim.

“Bütün ömrünü ibadetle geçiren mübarek bir kişi, cennete Allah’ın rahmetiyle girileceğini duyar. İtiraz ya da şikayet ederek değil de nazlanarak; ‘Neden ibadetlerimin karşılığı olarak değil?’ diye düşünür. Bu düşüncenin akabinde dişi sızlamaya başlar. Dişçiye gider ve durumu anlatır. Dişçi bu ızdıraptan bir şartla kurtarabileceğini söyler. Şart olarak bütün ibadetlerinin sevabını istemektedir. Adamcağız ızdıraba dayanamaz. Çaresizlik içinde kabul eder. Dişçi, sızlayan dişini çektikten sonra sorar: ‘Ağzında kaç tane diş var? Bir dişine bu kadar yıllık ibadetlerinin sevabını bağışladın. Diğer dişlerin için yapman gereken ibadetlere ömrün yetecek mi?’
(Objektif Gazetesi, 26 Nisan 2008 Cumartesi – Tlf. 0536 676 45 75)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder