ŞEYTAN NEDEN YARATILDI

Yağmur yağmıyor. Toprak, susuzluktan ciğerleri börkmüş insan misali yer yer ağzını açmış, “Bir yudum su” demeye takati kalmamış, kıvranıyor. Hububat fiyatları artıyor. İnsanlar açlık tehlikesiyle karşı karşıya kalıyor. Yağmur tüm canlılar için hayati bir önem taşıyor. Ayrıca dünya yüzünü silip süpürüyor, tertemiz ediyor. Yağmur bir rahmettir. İnsan, kendi iradesiyle, tedbirsizliğiyle ondan zarar görmüş olabilir. Sırılsıklam ıslanıp, hasta da olabilir. Birileri zarar görüyor diye, yağmurun yaratılması tenkit edilemez. Bunun gibi ateşin yaratılması da kötü değildir. Elbette ihmal ve dikkatsizlikten dolayı çıkan yangınlar zarara sebep olabilir. Fakat ateş, zarar vermek için yaratılmamıştır. İnsan, yemeğini pişiren ateşe elini sokup, hizmetkârını kendine düşman etmişse suç kendisinindir.

Büyük faydalar sağlayan bir şeyin küçük zararlarına katlanılır. Aksi halde büyük zararlar kaçınılmaz olur. Meselâ, can kaybı ya da yaralanıp, sakat kalmak korkusuyla savaşa iştirak etmemek, vatanın düşman istilasına rıza göstermek olur. Yine kangren olan bir parmağın kesilmesi, görünüşte kötü bir durumdur. Fakat parmak feda edilmezse, kol gidecektir.

İşte bunlar gibi, şeytanların yaratılışı da kötü ve çirkin değildir. Çünkü çok mühim neticeler için yaratılmıştır. Meleklere şeytanlar musallat olmazlar. Onun için meleklerin terakkileri yani daha üst mertebelere çıkmaları söz konusu değildir. Makamları sabittir, değişmez. Hayvanlar için de böyledir. Onların da mertebeleri sabittir. İnsanlık aleminde ise, terakki mertebeleri yani yükselebileceği ya da düşebileceği mertebeler sonsuzdur. Nemrutlardan, Firavunlardan tut, tâ Hz. Ebubekir (r.a.) gibi Allah yolunun sadakatte en ileri olan evliya ve enbiyaya kadar, gayet uzun mesafeli mertebeler vardır. Bir başka deyişle insan, Nemrut ve Firavun gibi en alt mertebeye de düşebilir, Hz. Ebubekir (r.a.) gibi en üst mertebeye de yükselebilir.

Şeytan, bir nevi mihenk taşıdır. İnsanlık madeninin ayarını ortaya koymaktadır. Kömür gibi kötü, değersiz ruhlu olanlardan, elmas gibi yüce ruha sahip insanların üstünlükleriyle farklı olduklarını ortaya koyup ayırmaktadır. Şeytanların yaratılmasıyla; Kur’an, akla kapı açıp, iradeyi serbest bırakmış, peygamberler gönderilerek, tecrübe, cihad ve müsabaka meydanı açılmıştır. Eğer mücahede ve müsabaka olmasaydı, insanlık madenindeki elmas ve kömür hükmünde olan kabiliyetlerini birbirlerinden ayırmak mümkün olamayacaktı. Cennette en yüksek mertebedeki Hz. Ebubekir (r.a.)’in ruhu, en aşağı mertebedeki Ebu Cehil’in ruhuyla aynı seviyede kalacaktı.

Büyük ve geniş neticelere ulaşmayı sağlayan şeytanların yaratılması kötü değil, çirkin değildir. Belki kötüye kullanmaktan ve kesbiyle yani kendi iradesiyle kazanmaktan gelen kötülükler, çirkinlikler, insanın kendine aittir. Yoksa hiçbir şey kötülük için yaratılmamıştır.

Peygamberlerin gönderilmesiyle beraber, şeytanların mevcudiyetinden çokları kâfir oluyor, küfre gidiyor, zarar görüyor. “El-hükmü lilekser” yani hüküm, çoğunluğa göre verilir kaidesince, çokları ondan kötülük görse o vakit, kötünün yaratılması da kötüdür. Hatta, peygamberlerin gönderilmesi dahi rahmet değil denilebilir.

Halbuki kemiyetin, keyfiyete nispeten ehemmiyeti yoktur. Asıl ekseriyet keyfiyete bakar. Meselâ, bir kenarda duran yüz hurma çekirdeğinin fazla bir değeri yoktur. Ancak toprağa dikip sulandığında, kalitesiz olan seksen çekirdek çürüse, kalan yirmisi meyvedar hurma ağacı olsa, su vermek kötü oldu denilemez.

İşte insanlık; Peygamberlerin gönderilmesiyle, şeytanların musallat edilip imtihan meydanın açılmasıyla, yüz binlerce enbiya, milyonlarca evliya, milyarlarca asfiya gibi insanlık aleminin güneşleri, ayları, yıldızlarını kazanmıştır. Buna mukabil, miktar olarak çok, keyfiyetçe ehemmiyetsiz, muzır yani zararlı hayvanat cinsinden olan küffarı ve münafıkları kaybetmiştir. (Kaynak: Risale-i Nur Külliyatından 12. Mektup)

(Objektif Gazetesi, 24 Nisan 2008 Perşembe – Tlf. 0536 676 45 75)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder