AZİMLE HEDEFE YÜRÜMEK

Hayallerine etmemelisin ihanet

Yarı yolda bırakma işini, devam et

Sebat ve azmin ederler sonra şikayet

İnadınla hedefini vur, tam isabet.

(M. Pekel)

Yıl 1973. dört yıllık gece öğreniminden sonra Isparta Akşam Ticaret Lisesini bitirdim. Yine dört yıllık Ankara İktisadi ve Ticari İlimler Yüksekokulunda okuyacaktım. Fakat nasıl? Devam mecburiyeti yoktu. Liseden yeni mezun olmuştum ve bilgilerim tazeydi. Temeli sağlam atmıştım. Ticaret Lisesi’nin müdürü değerli hocam Yılmaz Bütün, derslerin lisede okuduklarımızdan pek farklı olmadığını, biraz daha genişletilmiş olduğunu ve rahatlıkla bitirebileceğimi söylüyordu. Yine de korkuyordum. Geçmişte bazı arkadaşlarım devam ettikleri halde okuyamamış ve yarıda bırakıp gelmişlerdi. Düşündüm! Isparta Merkez Ortaokulunda memur (muhasebe-mutemet) olarak görev yapıyordum. Ankara’ya naklen tayinimi yaptırsam mıydı? Yoksa devam etmeden, sınavlarda başarılı olabilir miydim? Yirmi yedi yaşımda ve üç yıllık evliydim. Biri bir buçuk yaşında, diğeri henüz yaşını doldurmamış iki oğlum vardı. Bunlarla Ankara gibi yerde nasıl geçinirdim? Ayrıca yaşlı kayınvalidem ve ortaokulda okuyan emanet bir kızımız daha vardı.

Sokak lambasının pencereden sızan ışığında gözlerimi tavana diktim. Loş ışığın dalgalı badanalarda oluşturduğu şekillere dalıyorum. Uyumak istiyor, bir türlü uyuyamıyorum. Zaten geç vakte kadar, eve getirdiğim maaş bordrolarının rakamlarıyla uğraşmış ve çok yorulmuştum. Ankara’ya gitsem mi, gitmesem miydi? Anarşik olaylar da had safhadaydı. Evi oraya taşısam ki, oldukça zor. Üstelik bu kadar nüfusla orada nasıl barınacağım? Kendim gitsem, gözüm arkada kalacak. Yıllarca hasretini çektiğim, hayaller kurduğum tahsil hayatım bitecek miydi? Hayallerimde mezun olduğum okulda memur, daha sonra öğretmen olmak vardı. Çok şükür, ilk merhaleyi atlamış, memur olmuştum. Peki ya ilerisi?

Bordronun rakamlarıyla yorulan gözlerim ağrıyor, zihnim bu düşünceleri kaldıramıyordu artık. Dinlendirmem gerekirdi. Bunun için farklı bir iş yapmak gerektiğini duymuştum. Sabaha da pek fazla zaman kalmamıştı. Abdest aldıktan sonra gözlerimin ağrısı hafifledi.

İnsan düşünmelidir ki, çalışmasından verim alabilsin. Yani asıl çalışmak, düşünmektir. Ders kitabını iki kez, üç kez hatmettim (bitirdim) dediklerinde hayret ederdim. Çünkü, bunu söylediklerinde aynı kitabın henüz üçte birini ancak okuyabilmiştim. Bir hamal, taşıyacağı yükü, önce sırtına nasıl yerleştireceğini düşünür. Nakliyeci, kamyona düşünerek itinalı bir şekilde yerleştirdiği ev eşyasını hasara uğratmadan bir seferde taşıyabilir. Yoksa dökerek, kırarak iki üç seferde ancak taşıyabilecektir. Yine okumaktan kafasının şiştiğinden yakınanlardan kimi bir başka işle meşgul olur, kimi de yatardı. Şikayet etmeyip, okumaya devam edenler de olurdu. Başka işle meşgul olanlar, diğerlerinden daha başarılı olurlardı. Şimdi düşünüyorum da, hararet yapan motoru, rölantide çalıştırmak, onun daha çabuk soğumasını sağlıyor. Devamlı ekin biçmek yerine, zaman zaman oturup, orağı ya da tırpanı bilemekle, aynı süre içerisinde daha çok verim elde edilmektedir.

Dinlenmiş, rahatlamış zihnimde bu düşünceler dolaşmaya başladı. Askerde başladığım tahsil sürecini yarıda bırakmak olmazdı. Hayallerim vardı. Pes etmemeliydim. Oğlum Osman’ın dediği gibi, hiçbir mazeret başarının yerini tutmaz. Öyleyse mazeretlere takılıp kalmamalıydım. Hem, inat duygusu niye verilmişti? Onu kullanmanın tam zamanıydı. Hüsrana uğramak, yine eski hüzünlü günlerime dönmek istemiyordum. Başlamak bitirmek demekti. Şimdiye kadar öyle olmadı mı? Tüm güçlüklere rağmen iki yılda ortaokulu, dört yılda liseyi bitirmemiş miydim? Burayı da devam etmeden bitirebilirdim. Dört yıllık üniversite öğrenimini altı yılda bitirsem ne olurdu sanki? Hayır, hayır. Zaten tahsil hayatına geç başlamıştım. Hem şimdi yalnız da değilim. Tembellik edip, altı yıla çıkararak çoluk-çocuğumun hakkını oralarda tüketemem. Kararımı verdim, şartlar nedenli zor olursa olsun, zaman kaybetmeden sonuca ulaşmalıydım. Dört yıl Haziran, Eylül ve Şubat dönemlerindeki sınavlara girerek üniversiteyi de bitirdim. İnadımı azmime destek yapıp, hayallerimi gerçekleştirdim.

Anarşiye bulaşmadım. Elbette herkesin olduğu gibi benim de fikirlerim vardı. Yeri ve zamanı geldiğinde, medenî ölçüler dahilinde tartışırdım. Fakat şiddetin memlekete fayda sağlamayacağının bilincindeydim. Fikirleri uğruna canlarını kaybeden gençlerimizi hatırladıkça, o gün olduğu kadar, bugün de üzülüyorum. Dahildeki kargaşa, şiddet ve çatışma memlekete hiçbir fayda sağlamadığı gibi, zarar verdiğini yakın tarihimiz göstermiştir..
(Objektif Gazetesi, 22 Nisan 2008 Salı – Tlf. 0536 676 45 75)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder