CAMİDEKİ ÇOCUKLAR

Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu; “Teravih namazlarında çocukların, kadınların, gençlerin camide olmasını istiyoruz. Çocuklar koşuştursunlar, kimse onlardan rahatsız olmasın; ‘Namazımızı bozuyorlar’ diye düşünmesin istiyoruz” ve “Oruç bir aç kalış değildir. Allah’ın nimetlerinin bir kısmından bir süre geri durarak, hem nimetin kadir kıymetini öğrenmeyi hem de bu nimete ulaşamayan aç, yoksul ve ihtiyaç sahiplerini düşünmeyi öğretir” demiştir. (Haber, Yeni Asya Gazetesi. 31.08.2008)

Din konusunda hassas olduklarını sanan bazı insanlar, bir taraftan gençlerin camiye gelmediğinden şikâyet ederler, bir taraftan da camideki çocukları azarlamayı kendilerine vazife edinirler. Şikâyet ettiklerine kendilerinin sebep olduğunu göremezler.

Belki namazın sıhhatine zarar geleceğinden korkarlar. Halbuki namazın telafisi mümkündür. Fakat çocuğun camiden soğutulmasının telafisi çoğunlulukla mümkün olmamaktadır. İşte dinde hassasiyet gösterdiğini sanarak kendine vazife çıkaran insanlar, yüklendikleri vebal konusunu da araştırmakta hassasiyet göstermelidirler.

Camide çocuğun azarlanması ya da tokat atılması sonucunda camiden soğumakla kalmıyor, namaz kılmaktan bile korkar hale geliyor. Çocuk bir hevesle babasının ya da dedesinin peşine takılıp, camiye geliyor. Fakat bazıları üstüne vazife olmadığı halde, kendini caminin asayiş memuru olarak görebiliyor. Azarlıyor, belki de dövüyor. Bunu da Allah rızası için yaptığını sanıyor. Ardından kavgaya balıklama dalıyor. Bütün cami cemaatinin rahatsız olmasına sebep oluyor. Peki nerede kaldı hassasiyetin? Allah’ın rızası böyle mi kazanılmalıdır?

Hem, Müslüman hoşgörülü olmalı, öfkesini yenebilmeli, birbirlerini sevmeli deniliyor. Fakat bunu söyleyen insan, ruhların ibadetle huzur bulması gereken yerde yani camide, henüz olayları kavrayamayacak kadar küçük bir çocuğun davranışlarını bahane ederek, kavgaya sebep olmaktan, söylenmemesi gerekenleri söylemekten geri durmuyor. Böylece, olumsuz davranışlarından dolayı alacağı günahın yanında, İslâmiyet’in kötü bir temsilcisi olarak vebali yükleniyor.

Camide çocuğu azarlayan kişinin, asıl altından kalkamayacağı vebal, İslâm karşıtı bir şahsiyetin yetişmesine sebep olmaktır. Çünkü çocuk korkmuştur. Artık yetmiş yaşına da gelse camideki çocukluk anısını hafızasından silemez.

Müslümanlar, kavl-i leyyin yani sert değil, yumuşak sözlü olmalı. Doğrular, kırmadan, dökmeden düzeltilmelidir. Bu dini ben bilirim, ben yaşarım gibi havalara girerek enaniyetini şişirmeye, dini tekeline almaya hiç kimsenin hakkı olmasa gerek.

İnsanlara yumuşak davranman da Allah’ın merhametinin bir eseridir. Eğer katı yürekli, kaba biri olsaydın, insanlar senin etrafından dağılıverirlerdi

(Al-i İmran, 3/159)

MSN: pekelailesi32@hotmail.com

(Hedef Gazetesi, 02 Eylül 2008 Salı – Tlf. 0536 676 45 75)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder