RAMAZAN-I ŞERİF 3

“O Ramazan ayı ki, insanlara doğru yolu gösteren, apaçık delillerini taşıyan ve hak ile batılı ayıran Kur’an, o ayda indirilmiştir.”

(Bakara, 2/185)

RAMAZAN-I ŞERİFİNİZ MÜBAREK OLSUN

YUVALARINIZ SIHHAT VE HUZURLA DOLSUN

İçinde kadir gecesini barındırır

Her bir iyiliğe bin sevap kazandırır

Her Müslüman’ı günahlardan arındırır

Oruçlu insan melek halini andırır.

(M. Pekel)

Allah’a ihlâsla ibadet edin, beş vakit namazınızı kılın, gönül hoşluğu ile malınızın zekâtını verin, Ramazan orucunuzu tutun ve Haccınızı yapın ki, Rabb’inizin Cennetine giresiniz.”

(Câmiü’s-Sağir, No: 172 Taberâni’nin Kebir’inden)

Tembel nefsime hitap ediyorum. Fakat benim gibi, nefsi ıslaha muhtaç kardeşlerimizin de olabileceğini düşünerek, yazıyorum.

Geçen Ramazan-ı Şerifte, birlikte iftar açtığımız, teravih namazı kıldığımız sevdiklerimizden bazıları ebedî âleme göçmüşler. Bu kardeşlerimize Allah’tan rahmet dilerim. Bu yıl da, mübarek Ramazan-ı Şerifin bayramına kimlerin erişeceği meçhul. Öyleyse her bir dakikasının, bir günün sevabını kazandırdığı bu ayın, her anını ihya etmek gerektiğini tembel nefsime ikaz ediyorum.

Madem Kur’an-ı Kerim bu ayda indirilmiştir; oku, gerçek Müslümanlığı iyi anla ve anladığını da yaşa! Çünkü cehaletten, tembellikten ve bilhassa bu zamandaki dünyanın cazibesine kapılmaktan kaybediyor ve kaybettiriyorsun.

Kaybediyorsun. Çünkü İslâmiyet’in ruhunu anlamamışsın. Cehaletini kabullenmiyor, Allah bu aklı niye vermiş, diyorsun. Sadece akıl değil, başka şeyler de vermiş. Verdiği gibi bırakmıyor, bakımını yapıyorsun. Doğru yapıyorsun. Peki aklın bakımını niye ihmal ediyorsun? Madem ihmal ediyorsun, o zaman aklının ermeyebileceğini de kabul etmelisin. İslâmiyet’in bütününe vakıf olmalı, özünü iyi anlamalısın. Kur’an ve Sünnete tabi olmalısın.

Kaybettiriyorsun. Çünkü Müslüman’ım diyorsun, ona layık doğruluğu yaşamıyorsun. Bir evladımız, başka dine mensup bir kızla evlenerek, İslâmiyet’e girmesine vesile oluyor. Fakat geldiğinde, İslâmiyet’in yaşanmadığını görüyor. “İslâmiyet bu ise, neden dinimi değiştirdim” diyor.

Ey nefsim! Yine başka dinlerden İslâmiyet’e giren insanlar; “İyi ki, İslâm ülkelerini görmeden Müslüman olmuşum” diyor. Neden? Sebep, sen ve senin gibi, “Elhamdülillah Müslüman’ım” dediği halde, layıkıyla yaşamayan insanların varlığıdır.

Ey nefsim! Kendin yaşamadığın halde, Müslümanların küçücük bir hatasını, çok büyük bir kusurmuş gibi nazara veriyorsun. Hatta onlardaki güzellikleri, iyilikleri gözardı ediyor, kusurlarını araştırıyorsun. Kendi kusurlarını düzeltmeye çalışsan, onların kusurlarını aramaya vaktin olmaz. Onlar, kar gibi bembeyazdır. Karda en ufak leke nasıl göze batmaz ki? Elbette en basit hataları, kusurları göze batacaktır. Senin görevin, eleştirmek, gıybetini yapmak, hatalarını ayyuka çıkarmak olmamalı. Müslüman kardeşini kırmadan, rencide etmeden kusurunu düzeltmesine yardım etmelisin ya da susmalısın.

Ey nefsim! Müslüman kardeşinin binlerce iyi yönlerini, bir küçük kusuru yüzünden yok sayacak kadar vicdansız olmamalısın. Gel şu mübarek Ramazan-ı Şerifte yumuşayan kalbini, gerçek İslâm’ın hasletleriyle doldur. “Doğru İslâmiyet’i öğren, İslâmiyet’e layık doğruluğu yaşa.” Bu ayın bereketinden istifade etmesini bil, kazandıklarını da, daha sonra kaybetme.

Ey şanslı nefsim! İslâm ülkesinde, İslâm memleketinde, Müslüman ana ve babadan ve Müslüman olarak doğmuşsun. Bunun kadrini ve kıymetini iyi bil. Kaybetme ve kaybettirme!

MSN: pekelailesi32@hotmail.com

(Hedef Gazetesi, 01 Eylül 2008 Pazartesi – Tlf. 0536 676 45 75)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder