DOSTLARA YÜRÜMEK - ERCAN KÜÇÜKEŞMEN

Akdeniz Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü henüz yeni kurulmuştu. Antalya’da değil, Isparta’da Mühendislik Fakültesi binasında hizmet vermekteydi. Enstitü Sekreteri olarak atandığımda, başka kadrolu elemanı yoktu. Mühendislik Fakültesinin geçici olarak görevlendirdiği bir memurla işleri yürütmeye çalışıyorduk. Görevlendirilen memurlar, zaman zaman değiştirilmekteydi. Memur kadrosuna ilk olarak DMO’inden merhum Necati Kuyumcu’nun tavassutuyla Ali Özdemir’in naklen ve asil olarak atanmasını gerçekleştirdik. Hizmetli olarak Mühendislik Fakültesi personelinden Muhammed Çetinkaya, daha sonra Ali Karakoç geçici olarak görevlendirildi. Enstitüyü Mimar Sinan Caddesindeki Miralay Nuri Bey Pasajında kiralanan yere taşıdık. Bu sırada, Ali Özdemir’in Öğrenci Yurdu’na, Öğrenci Yurdu’ndan da Enstitü’ye Ercan Küçükeşmen’in becayiş yoluyla atamaları yapıldı.

Ercan; Meslek Yüksekokulu Elektrik Bölümü mezunu olmasına rağmen, Enstitünün muhasebe ve mutemetlik görevini yürüttü. Şartlar bunu gerektiriyordu. Başlangıçta bordroların düzenlenmesi ve satınalma gibi muhasebe konularına yabancı olmadığım için, kendisine yardımcı oluyordum. İşi biraz kavradıktan sonra, takıldığı konularla ilgili sorularını cevapsız bırakmaya başladım. Amacım kendi öz güvenini kazanmasıydı ve öyle oldu. O işin ehli, ben ise yabancısı oldum. Akdeniz Üniversitesine bağlı olduğumuz için saymanlığın da orada olması nedeniyle sık sık Antalya'ya gitmek zorunda kalıyordu. Elektrik mezunu için, zordu ama üstesinden geliyordu. Ayrıca, Açık Öğretim Fakültesi İşletme Bölümünde okumaya başladı. İstatistik dersinde takılmıştı. Daha önce Isparta Meslek Yüksekokulunda İstatistik dersi okutmuştum. Kendisine bazı önemli konuları detaylara boğmadan kısaca anlattım. Faydası olmuş, okulu bitirmişti.

Bununla da kalmadı. Azimli ve gayretliydi. Bir taraftan hangi şartlarda okuduğumu, terzilikten buralara nasıl geldiğimi anlatarak motive etmeye çalışıyordum. Türkiye’de şartların her an değişebileceğini, fırsatları değerlendirmek gerektiğini, her fırsatta herkese anlatıyordum. Bilhassa memurların, görevlerini daha verimli hale getirebilmeleri, gerek makam, gerekse maddî yönden yükselebilmeleri için okumaları gerektiğini söylüyordum.

Oğlum Hüseyin Nail, Marmara Üniversitesi İktisat Fakültesi İşletme Bölümünden mezun olmuştu. Yoğun ders ortamından sonra kendini, boşlukta hissetmemesi gerektiğini düşündüm. İş bulana kadar, Yüksek Lisan öğrenimine devam etmesini önerdim. Kabul etti.

1996'da SDÜ İktisat Fakültesi İşletme Bölümünde Yüksek Lisans öğrenimine başlayan biri daha vardı. Ercan Küçükeşmen. "Kobi'lere İlişkin Öğrenen Organizasyon Konseptinin Araştırılması" konulu tezini vererek 1999'da Yüksek Lisansını tamamladı. Böylece, Önlisans, Lisans ve Yüksek Lisans diplomalarına sahip oldu.

Ercan’la komşu da olmuştuk. Dokuz yıl Nusrat Sitesinde aynı apartmanın ikinci katında Ercan, dördüncü katında da biz oturuyorduk. Sevim isimli hanım hanımcık bir kızlarından başka Hasan Hüseyin ve Emirhan isimli oğulları olmuştu. Bunların hal ve hareketlerine tüm aile efradımız hayrandı. Çocuk, çocukluğunu yapacaktır elbette. Fakat bunlar, hani “büyümüş de küçülmüş” derler ya. Aynen öylelerdi. Terbiye ve ahlâkları, davranışları insanı hayran bırakıyor, güven veriyordu. Evimizde onları bırakıp gitmemiz gerektiğinde, gözümüz arkada kalmazdı. Adeta torunlarımız gibi sever, evimize gelmediklerinde özlerdik. Ercan’la mesai arkadaşlığımız da, komşuluğumuz da bir kardeş havası içinde geçti.

Ercan, Yüksek Lisansı bitirdikten sonra, üniversitenin çeşitli bölümlerinde ücretli ders okuttu. Şu an, Tıp Fakültesi Hastanesinde görev yapmaktadır. Aslında, daha iyi görevlere layık olduğu gibi, farklı görevlerde çok daha iyi istifade edilebilecek yetenekli, uyumlu, dürüst bir şahsiyete sahiptir.

Ercan'ın okuma konusunda; oğlum Hüseyin Nail'e, "Babanı örnek aldım" demesi, bana emek veren öğretmenlerime, minnettarlığımın derecesini kat kat artırdı. Bu vesile ile bireyleri, topluma kazandırmanın önemini anlıyor ve değerli öğretmenlerime bir kez daha teşekkür edip, şükranlarımı sunuyorum.

Saygıdeğer öğretmenlerim! Toplumun mimarısınız. Daha birçok kişiyi bilmeden teşvik ettiğimi öğrenerek, hoşgörü ve emeklerinizin boşa gitmediğini, alenen gördüm. Toplumumuzun fertleri; Hz. Ali (r.a.)'nin "Bana bir harf öğretenin kölesi olurum" vecizesiyle sizlere verilen değerin büyüklüğünü anlamalı, köleniz değil ama, "minnet borcu" ile yükümlü olduklarını hiç akıllarından çıkarmamalılar diyorum.

(Objektif Gazetesi, 10 Haziran 2008 Salı – Tlf. 0536 676 45 75 – MSN: pekelailesi32@hotmail.com)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder