SEVEN UNUTAMAZ

İnsan dünyaya ebedî kalmak için gönderilmemiştir. İstese de kalamaz. Hemen her yaşta ecel yakalayabiliyor. Kurtuluş yok. Hatta, çok sevdiğimiz yakınımızın vefatıyla sarsılıyoruz. Fakat onun yerinde bizim olabileceğimiz, nedense aklımıza gelmiyor. Ne zaman, nerede ve nasıl bir ecele teslim olacağız? Bunu bilmemek de büyük bir nimet olmaktadır. Yoksa insan ne kadar uzun yaşayacağını bilse de, vefat edeceği tarih yaklaştıkça azabı, dehşete dönüşecektir.

Herkes ne zaman vefat edeceğini bilmese de ölümden kurtuluşun olmadığını bilmektedir. Kabre götürebileceği; kefenden başka maddî bir şey olmadığını da bilmektedir. Müslüman kişi ise, dünyadaki amellerinin ya mükâfatını ya da cezasını çekeceğine inanır. Hatta her iki dünyasının, huzuru ya da huzursuzluğunun, dünyadaki amellerinin iyi veya kötü oluşuna bağlı olduğunu bilir.

İnsanın dünyada öyle amelleri vardır ki, vefat ettikten sonra da onlardan istifade etmeye devam eder. Çünkü Abû Ümame (r.a.)’den rivayetle Peygamber Efendimiz (s.a.v.), “Dört kimse vardır ki, öldükten sonra bile sevapları devam eder. (1) Allah yolunda hizmet ederken ölen, (2) Öğrettiği ilimle amel edilen alim, (3) Verdiği para ile yapılan faydalı eser ayakta duran hayır sahibi, (4) Kendisine dua eden hayırlı bir evlât bırakan kimse” buyurmaktadır. (Camiü’s-Sağir, No. 533, s. 270)

Amel defterinin açık kalmasını isteyen kişi, bu dört insandan biri olmalıdır. Hadiste belirtildiği üzere, hayırlı evlât olmak, ana ve babanın amel defterinin açık kalmasını sağlamaktadır. Öyle ise, ana ve babasını seven kişi, hayırlı bir evlât olabilme gayreti içinde olmalıdır. Böylece kendisinin yaptığı ibadetlerden ve dualardan hem kendisi, hem de ana-babası istifade edecektir.

Kabir ziyareti ve vefat edene dua etmek sünnettir. Ebu Bekir (r.a.)’den rivayetle Peygamber Efendimiz (s.a.v.), “Kim Cuma günü anne ve babasının veya onlardan birisinin kabrini ziyaret eder ve orada Yâsin okursa günahları bağışlanır” buyurmaktadır. (Camiü’s-Sağir, No. 3650, s. 1567) Yine bir başka hadiste Zeyd bin Sâbit (r.a.)’ten rivayetle Peygamber Efendimiz (s.a.v.), “Kabirleri ziyaret edin. Fakat orada İslâm’a uymayan sözler söylemeyin” buyurmaktadır. (Camiü’s-Sağir, No. 2309, s. 1057)

Vefat eden yakınımıza, sevdiklerimize verebileceğimiz en değerli hediye duadır. Zaten başka bir şey gönderme imkânımız da yoktur. Dua, tüm ehl-i imanı kapsayacak şekilde yapılmalıdır. Ayrıca Dualar, Anneler Günü, Babalar Günü gibi yılda bir defa hatırlanan özel günler beklenmemelidir. Yani yapılacak dualar, okunacak Kur’an’lar, kırkıncı ya da elli ikinci gecesine münhasır kalmamalıdır. Halk arasında yaygın olan yanlış adeti yerine getirmiş olmak için yapılmamalıdır. Kırkıncı ve elli ikinci gecesini yapmakla, evlâtlık görevini yerine getirmenin rahatlığı içinde olmamalıdır. Kabir ziyaretleri ile de sınırlı kalmadan her an, fırsat buldukça Kur’an okunmalı ve dua edilmelidir.

Dualar belli kalıplara göre yapılmaktan ziyade, içten duygularla samimi bir şekilde yapılmalıdır. Başkalarına para karşılığı Kur’an okutmak yerine, tek bir ayet de olsa kendisi okumalıdır. Vefat eden yakınlar adına yapılacak hayırlarda, verilecek yemeklerde gösterişten uzak, sadece Allah (c.c.) rızası gözetilmelidir.

Seven, ahiretteki sevdiğini unutamaz. Unutamadıklarını duadan mahrum bırakmaz. Müslümanlar kardeştir, dualarında ayırım yapmaz. Sevdiklerini özel bir günün tekelinde bırakmaz.

MSN: pekelailesi32@hotmail.com (Objektif Gazetesi, 08 Temmuz 2008 Salı – Tlf. 0536 676 45 75)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder