GELİNİMİZ DEĞİL KIZIMIZSIN

Köyünü, evini, yerini terk etmiş. Şehre yerleşmiş. Ne iş olursa yaparım demiş. Oğlum okumalı, adam olmalı demiş. Her türlü sıkıntıya katlanmış. Eşi de kendisi de buldukları işte çalışmış ve biricik oğullarını okutmuşlardır.

Oğlan, anası ve babasının kendisi için yaptıkları fedakârlıklarını, okuldaki başarılarıyla değerlendirmiştir. Tatil senin hakkın, dinlenmelisin demelerine rağmen, yaz tatillerinde çalışmıştır. Kendisini her yönden yetiştirmiştir. Anaya, babaya saygılı, insan sevgisiyle doludur. Güzel ahlâkı, olgun davranışlarıyla onların olduğu kadar, çevresindekilerin de gönüllerini fethetmiştir. Fakat ayrılık zamanı gelmiştir. Görevi gereği tüm sevenlerinden, sevdiklerinden ayrılacaktır. Gönlü onlarla birlikte, yeni bir çevrede, yeni dostlar edinecektir.

Görevinde başarılıdır. Burada da kısa sürede sevilen, sayılan biri haline gelir. Zorunlu ihtiyaçlarının dışında tüm maaşını ailesine gönderir. Anası ve babası mutludur. Çektikleri sıkıntıya değmiştir. Oğulları okumuş, adam olmuştur. Bir de helâl süt emmiş bir kız bulup, yuvasını kurabilseler… Bu düşüncelerle yatıp kalkar olmuşlardır.

Bulundukları şehirden, saygın bir ailenin kızıyla evlendirirler. Dünürleri ile iyi anlaşmaktadırlar. Ancak gelinlerinin, kendilerine biraz tepeden baktıklarını hissederler. Olsun derler. Oğlumuzu mutlu etsin yeter. Zaten yanımızda kalmayacaklar. Arada bir gider, hasret gideririz derler.

Oğullarını ve gelinlerini özlemişlerdir. İşleri yoluna koyduktan sonra gitsek, yanlarında bir hafta kadar kalsak diye düşünürler. Konuyu dünürlerine açarlar. Dünürleri memnuniyetle karşılarlar. Kendilerinin de gitmek istediklerini, ancak buradaki bazı işlerinin halledilmesi gerektiğini, bunların da üç ay kadar sürebileceğini söylerler.

Terminalden dünürleri tarafından uğurlanırlar. Sabah vardıklarında, kahvaltıdan sonra oğulları göreve gitmek üzere ayrılır. Oğullarını, gelinlerini görmek, yol yorgunluklarını unutturmuştur. Biraz sohbet etmek isterlerse de gelinlerinde bu sıcaklığı bulamazlar. Mesai bitmek üzeredir. Oğlumuz geldiğinde bol bol sohbet ederiz düşüncesiyle teselli bulurlar. Fakat daha mesai bitmeden, oğulları gelmeden gelinleri karşılarına dikilir. “Kusura bakmayın, size otelden yer ayırttım. Çünkü oğlunuzla böyle karar almıştık” der.

Oğlan, mesaiden döndükten sonra anasının ve babasının otelde olduklarını öğrenir. Eşine; “İyi yapmışsın, gidip onları ziyaret edeyim” deyip, otele gider. Üzüntülerini belli etmek istemeyen anasına ve babasına; “Ne olur, kusura bakmayın” diyerek, çocukluk günlerinin masumiyetiyle, annesinin şefkatli kucağına sığınmak ister. Babası, hiçbir ailenin dört dörtlük olmadığını, her ailede farklı problemlerin bulunduğunu, bunların zamanla geçeceğini söyler. Annesi de, gelininin oğlunu çok sevdiğini, ana baba da olsak, aralarına kimsenin girmesini istemediği için böyle davranmış olabileceğini söyler. Hem önemli olan, oğullarının mutluluğudur. Bu ve bunun gibi olumlu sözlerle oğullarını teselli ederler. Gecenin geç vaktine kadar, başka konularda sohbetlerini sürdürürler. Sabah olunca da memleketlerine geri dönerler.

Bir haftalığına gittiklerini bilen dünürleri, ani dönüşlerine şaşırırlar. Hemen gelip, sebebini öğrenmeye çalışırlar. Fakat işin aslını anlatamayan, yalan da söyleyemeyen bu insanlardan, tatmin edici bir cevap alamazlar. Oğlan tarafı, gelinlerinin ve oğullarının birbirlerini çok sevdiklerini, sağlıklı ve mutlu olduklarını, bol bol selam getirdiklerini söylerler.

Aradan üç belki de dört ay geçmiştir. Bu zaman içinde, dünürler arasında samimi, dostane ziyaretler sürmüştür. Nihayet kız tarafı, daha önce de belirttikleri gibi işleri yoluna koymuşlar ve çocuklarını ziyarete gidebileceklerdir. Oğlan tarafının hayırlı dualarıyla terminalden uğurlanırlar.

Kızları ve damatlarının özlem dolu duygularıyla karşılanmışlardır. Damatları mesaiden dönene kadar, kızlarıyla sohbet etmişlerdir. Hatta kızlarının mutluluğundan rahatlayan ana baba, yol yorgunluğunun rehavetiyle biraz uyuyup dinlenmişlerdir. Damatları geldikten sonra, onunla da hoş sohbet içerisinde vakit çabucak geçmiş, akşam olmuştur. Yemekler yenir, kahveler içilir. Kızları yataklarını hazırlamaya başlamıştır. Damatları eşini çağırır, “Sabahleyin erkenden mesaiye gideceğim, dinlenmem gerekiyor. Kızınız söylemiştir sanırım. Aldığımız karar gereği, size otelden yer ayırttım, kusura bakmayın, otel hemen yakında, isterseniz sizi bırakayım” der. Şaşkınlıkla birbirlerine bakan ana ve baba, kızlarına dönerlerse de, bunun bir şaka olmadığını anlamışlardır. Çaresiz, kalkar otele giderler.

Damatlarının çok iyi bir insan olduğunu bilmektedirler. Böyle bir şeyi nasıl yapabildiğini anlamaya çalışırlar. Kendi aralarında tahminler yürütürler. Yorumlar yaparlar. Nihayet, bunun kızlarından kaynaklandığına hükmederler. Dünürleri bir haftalığına gelmelerine rağmen, bir gün sonra dönmüşlerdi. Sebebini söylememişlerdi. Hiçbir şey olmamış gibi, burada neyle karşılaşmışlarsa sineye çekmişlerdi. Şimdi anlayabilmişlerdi. Bu, olsa olsa kızlarının hatası olabilirdi.

Kızın babası sabah erkenden kalkar, damadı mesaiye gitmeden eve gelir. Kızını götürmek istediğini söyler. Damadı itiraz etmez, “Siz bilirsiniz babacığım” der.

Otobüsten inerler. Evlerine gitmeleri gerekirken, farklı bir yola girerler. Kızı merak eder. Nereye gittiklerini sorar. Babası, “Kırdığın iki değerli testi var. Onları tamir etmen gerekir. Bakalım ne kadar maharetlisin, görelim” der.

Dünürlerini ve gelinlerini karşılarında gören oğlan tarafı şaşırır. Ne yapacaklarını, nasıl davranacaklarını bilemezler. Dünürleri, “İçeriye almayacak mısınız?” diye sorarlar. Affedersiniz derler ve hemen eve alırlar. Kızın babası, “Gelininizin size söyleyecekleri varmış, biz de kendin söyle diye alıp getirdik. İstediğiniz kadar yanınızda kalacak, gitmesini istediğiniz zaman ister siz götürün, isterseniz haber verin, getirdiğimiz gibi geri götürüp, oğlunuza teslim edelim” der. Gelinin bir şey söylemesine fırsat vermeden kaynanası, “O bizim gelinimiz değil, kızımızdır, emanetinizdir” der. Gelin, ağlayarak kayınvalidesine sarılır, kayınpederinin elini öpüp, yaptıklarının büyük bir hata olduğunu, özür dilediğini söyler.

Kayınvalidesi “Kızım, saçlarımızı siz evlâtlarımız için ağarttık. Tek istediğimiz sizin mutluluğunuzdur. Mutluluğunuz için aldığınız, bizim için kötü de olsa her kararınıza saygı duyarız” der. Kayınpederi de, “Biz kırılmadık, darılmadık, kararınızın haklı bir sebebi olabileceğini düşündük. Sizleri mutlu görmek, bir gün de olsa hasret gidermek yetti bize, annenin dediği gibi, sen bizim gelinimiz değil, kızımızsın” der ve bağrına basar.

MSN: pekelailesi32@hotmail.com (Objektif Gazetesi, 25 Haziran 2008 Çarşamba – Tlf. 0536 676 45 75)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder