İSTİKBAL YOLU

İnsan bir yerlere gitmek istiyor. Varmak istediği yere giden yol, oldukça zorlu. Belki bir dağdan aşacak, keçinin, koyunun geçerken çalılara takılıp tüylerini bıraktığı yoldan yürüyecek. O da kendinden bir şeyler bırakacak çalılara. Bazen önüne çıkan kayalıkları tırmanacak. Düzlüğüne aldandığı bir yolda önüne çıkan bataklığı dikkatle geçmek ya da geçemeyeceği bir başka engelle karşılaşıp, yeni bir yol bulmak zorunda kalacaktır.

Yol uzun, mevsimler değişiyor, havalar soğuyor. Fırtına, yağmur, kar, tipi gibi hava olaylarına maruz kalıyor. Nihayet yazın sıcağında kavruluyor. Çaresiz yürümek zorunda. Üstelik yayan. Tahminlerle, hedefine ulaştıracak en kolay ve kestirme yolu seçmek zorunda. Karşılaştığı zorluklardan çaresizliğe kapılır, acaba diğer taraftan gitseydim, daha mı iyi olurdu diye düşünür. Fakat pişmanlık fayda vermez. Ancak bundan sonraki süreçte, tecrübelerinden istifade ile belki doğru kararlar alabilecektir.

Her insanın istikbale uzanan yolları farklıdır. Umut dolu hayallerle çıkılan yolda, tüm güçlüklere katlanmasına rağmen, hedefine ulaşamadığı olur. Çekilen zahmetlerin, verilen emeklerin boşa gittiğini düşünür insan. Aslında ümitsizliğe kapılmak yerine, kazandığı tecrübeleri kullanarak, daha iyi bir yol bulmalıdır. Bu yol onu, belki de daha iyi, kendisi için daha hayırlı bir istikbale götürecektir. Kim bilir, belki de yoluna o aşamayacağı engel, bunun için çıkmıştır.

Hayatta karşılaşılan engellerin ötesini göremiyoruz. Sadece görünüşteki başarısızlıklarımıza üzülüyoruz. Bizden daha az çalışanların aştığı engelleri, aşamadığımıza yanıyoruz. Halbuki neyin hayırlı olduğunu bilmediğimizi, bilmek zorundayız. Gayret bizden, takdir Allah’tan deyip, kendimizi yiyip bitiren ümitsizliği yenmeliyiz.

Yolumuza çıkan engellerden en önemlilerinden biri, üniversite sınavıdır. İki başarılı öğrenciden biri, üniversiteyi kazanamaz. Teşebbüs ettiği bağ-bahçe işlerinde başarılıdır. İşini oldukça geliştirmiş, geniş bir ekonomik güce erişmiştir. Diğer arkadaşı fakülteyi bitirdikten sonra girdiği devlet memurluğunda, karınca kaderince çalışmakta ve sabırsızlıkla emekliliğini beklemektedir.

Yine iki arkadaştan biri fakülteyi bitirir, görev aldığı özel sektörde, patronunun vicdanına ya da memleket ekonomisine bağlı olarak, her an işten çıkarılma endişesi içindedir. Diğeri, iki-üç yıl gecikmeyle fakülteyi bitirir, akademik kariyere yönelerek, mezun olduğu fakültede öğretim üyesi olur.

Bir başkası, üniversitedeki asistanlık görevinde akademik kariyerini sürdürme imkânı bulamaz. Ayrılıp, kendi işini kurar. Yeni işinde, üniversitedeki görevinde sahip olamayacağı maddî imkânları elde eder.

Bir diğer örnek de medyadan:

Başarılı bir öğrenci, ÖSS sınavında ilk 100 arasına girerek, iyi bir üniversitenin Ekonomi bölümünü bitirmiştir. Çok iyi İngilizce bilmesine rağmen, bir üniversitede girdiği sınavda yetersiz görülerek, akademik kariyerin ilk basamağı olan, Araştırma Görevliliği (Asistanlık) kadrosuna atanamamıştır. Daha sonra bir fırsatını bulup gittiği Çin’de yemek sorunu ile karşılaşır. Türk restoranı zinciri kurmaya karar verir ve başarılı olur. Kendisi için çarpan yüreğinde, şimdi hasretiyle yandığı ülkesi, Türkiye vardır.

Türkiye’nin artan ithalat rakamlarından rahatsız olur, Türk mallarını Çin’de satmak için ilk aşamada 5 market açar. Bunlarla da yetinmez. Hedefinde, 7 şehirde 25 markete ulaşmak isteği vardır.

Çin’de elde ettiği başarının neticesi, yıllık 10 milyon dolarlık cirodur. Seksen kişilik ekiple çalıştırdığı restoran ve marketlerde 150 kişi çalışmaktadır.

Karşılaştığı engelle umudunu yitirmeyerek, yolunu değiştiren genç, azim ve gayretiyle daha iyi bir istikbale kavuşmuştur. Başarılı çalışmalarıyla ulaştığı yerde, kendi başının derdini düşünmekten kurtulmuş, içinde var olan Türkiye sevdası öne çıkmıştır. Şimdi en büyük arzusu olan hedef; Türkiye’ye faydalı olabilmektir.

MSN: pekelailesi32@hotmail.com

(Hedef Gazetesi, 13 Ağustos 2008 Çarşamba – Tlf. 0536 676 45 75)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder