DELİKANLI – 9

Doğarken kimsenin yok seçme hakkı

Hepsi de elbet bu vatanın halkı

Fedakâr olmalı her bir evlâdı

Kucaklaşmalı Ahmet, Mehmet, Hakkı

Yaşamak, doğru değerleri bulup

Millî kültürüyle tek vücut olup

İnsana vermeli insanca değer

Vatan ve millet sevgisiyle dolup

Kimin meslek ve meşrebi en güzel

Diğerleri imrenir demeden gel

Gönülden severek gelir yanına

Kardeşin ya da dostun olur özel

(M. Pekel)

Romanların Çilek Yaşar derinden bir ah çekerek anlatmaya başladı. Kurt Şair, kim ne olursa olsun, herkese selam verir, halini ve hatırını sorardı. Onun bu, adamlık tarafı hoşuma gitmişti. Hemen her defasında gider, yanına otururdum. Derin düşüncelere dalmış gibi dalgın ve ölgün gözleri hemen ışıldar, yüzünde beliren tebessümle karşılardı.

Bir gün yine bu kahvede beraberdik. Mahallenin zulada gogo çekenleri yanımıza gelip oturdular. Bin hinlik düşünüyorlardı mutlaka. Bakalım ne çıkacak altından diye düşünürken içlerinden biri;

-Birer çay daha içer misiniz?

-Sebepsiz gülenlerin çayını içmem. Kısa kesin, ne istiyorsunuz?

-Canavar, senin aleyhinde…

-Yeter! O, yüzüme söyleyebilecek kadar delikanlıdır.

Manitasının peşinde dolaşıyor diye Canavar’ı doldurup, Kurt Şair’in üzerine salanlar da bunlardı. O zaman hesapları tutmadı. Şimdi de onu dolmuşa bindirmeye çalıştılar ama, havalarını aldılar. Çaylarını bile içemeden kalkıp gittiler.

Bu arada yandaki masada oturan adam kulak kabartıyor, yan gözle bizi kesiyordu. Buralarda daha önce hiç görmemiştim. Tam Kurt’a söyleyecektim ki, adam yanımıza geldi. Selâm vererek oturdu.

-Seninle konuşmak istiyorum.

-Hangi konuda?

Adam bana bizi yalnız bırak dercesine baktıktan sonra;

-Herkesin çayını içmiyorsunuz, benim çayımı da mı içmezsiniz?

-Öyle dememiştim. Neyse masamıza gelen sensin, hakaret olmaz mı?

Belli ki, onunla yalnız konuşacaktı. Müsaade isteyerek kalktım. Onlar da fazla oturmadılar, birlikte kalkıp gittiler.

Aradan kaç gün geçti hatırlamıyorum. Gogocular kahveye gelerek, yanımdaki masaya oturdular. Hemen ardından polisler kahveye baskın yaptılar. Arama yapacaklardı. Gayet rahattım. Fakat cebimde yarım plâka buldular. Başımdan sanki kaynar sular döküldü Emin! Neye uğradığımı şaşırmıştım. Karakola götürüldüm.

Nasıl haber aldıysa, on-on beş dakika sonra Kurt geldi. Yanında, birkaç gün önce kahvede masamıza gelen adam vardı. Meğer polismiş.

-Çayını içmediklerin mi yaptı dersin, Korkut?

-Kesin olarak suçsuzluğunu bildiğim biri için geldim. Gerisi sizin göreviniz.

-Haklısın.

Karakoldan çıktıktan sonra “Meraklanmasınlar” diye beni eve gönderdi. Az kalsın adımız esrarkeşe çıkacaktı. Hani o taraklarda bezim olsa gam yemem.

Neyse, geçenlerde o polisle karşılaştık. “Dua et, yakanı kurtarmış olsaydın bile, şimdi mimlenmiş olacaktın Çilek” dedi. Kurt, o akşam beni eve gönderdikten sonra, gogocuları sıkıştırınca kaçmışlar. İçlerinden birini yakalamış. Oğlan marizi yiyince bülbül olmuş Allah’ıma.

MSN: pekelailesi32@hotmail.com

(Hedef Gazetesi, 22 Eylül 2008 Pazartesi – Tlf. 0536 676 45 75)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder