DÜŞÜNMEK

“Mademki düşünüyorum, o halde varım”

(Fransız Filozofu Renée Descartes)

Düşünmek, insanın hayati bir fonksiyonudur. İnsan düşünerek yaşar. Yani düşünmek yaşamaktır.

Allah (c.c.); Kur’an-ı Kerim’de insana hitaben, -tespitim doğruysa- 48 surenin 94 ayetinde düşünceyi zikrederek düşünmeye sevk ediyor.

İnsanı diğer varlıklardan ayıran özelliktir düşünmek. Ördek, yumurtadan çıktığı anda yüzmeye başlar. Onun düşünmesine, yüzme eğitimi almasına ihtiyacı yoktur. Arı bal yapma sanatını düşünerek öğrenmemiştir. Uzak mesafelerden kovanına dönmenin yolunu bulmak için düşünmemektedir. Sahip oldukları bu yetenekler yaratılışta verilmiştir ve sınırlıdır. İnsan ise; düşünmek, öğrenmek ve kendini geliştirmek zorundadır. Çünkü basit bir yeteneğin kazanılması yıllarını almaktadır. İyi ve kötüyü yıllar sonra öğrenebilmektedir.

Düşünme faaliyeti beyinde gerçekleşmektedir. Beyin; uçağın pilot kabini, geminin kaptan köşkü gibi, insanın yönetildiği kumanda merkezidir. Hayat yolunda selametle ilerleyebilmesi için, verilen rotayı uygulayacak olan beyindir.

Pilot kabinine herkesin girmesine izin verilmez. Çünkü; rotayı saptıracak tehlikelerden korunması gerekir. İnsan beyni de zararlı düşüncelerden korunmalı.

Allah-ü Teâlâ her şeyi yerli yerinde yaratmış. Bize verilen beyin nimetini zararlı şeylerle heder etmeyip, insan olmanın şuuru ile faydalı işlerde kullanarak, Allah (c.c.)’ın muhkem kalesi içinde muhafaza etmeliyiz.

Osmanlıca’dan Latince’ye çevirdiğim bir hikâye:

“KAFATASI

(Ablamın Dersi)

Bugün tavşan pişirmişlerdi. Yemekte bana düşen parça baş tarafı idi. Ben beyni çok severdim. Uğraştım, uğraştım bir türlü açamadım.

Elimde sivri bir bıçak vardı, ümidimi kesmedim.

- Ah, bu tavşanın kafası ne kadar kalın, diye bağırdım. Nihayet ablam imdadıma yetişti. Çalıştı, çabaladı, kafatasını ikiye ayırdı. Sonra dedi ki:

- İnsanın kafası tavşanın kafasından daha kalın, daha sağlamdır. Öyle kolay kolay açılmaz. Kurşun bile kolay işlemez.

- Niçin kafatası bu kadar sağlam, diye sordum. Bana dedi ki:

- Bizim fabrikanın kasadarı paraları nereye koyuyor biliyor musun? Cevap verdim:

- Hiç bilmez miyim? Çok kalın bir demir dolap var, ona “kasa” diyor. İşte paraları, kıymetli kâğıtları orada saklıyor. Ablam tekrar sordu:

- Neye paraları orada saklıyor?

- Çünkü para kıymetli. Dışarıda kalırsa çalınır, kaybolur. Saklamak lâzım, dedim. Ablam o zaman dedi ki:

- Beyin de çok kıymetli bir şey. Hatta banka kâğıtlarından daha kıymetli. Tabi o da gayet sağlam ve kapalı bir kutu içinde saklı olmak lâzım. Onun için de kafatası çok sağlam, çok kalın.” (İbrahim Hilmi, Çocuklar İçin Kolay Kıraat, İlk Mektep 3. Sınıf, (Osmanlıca) Orhaniye Matbası, 2. Tab., İst. 1926, s. 9)

MSN: pekelailesi32@hotmail.com

(Hedef Gazetesi, 26 Eylül 2008 Cuma – Tlf. 0536 676 45 75)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder