EBEDİ SAADET

Oldukça zengin. Olabildiğince geniş arazileri var. Barajlar yaptırmış. Farklı ürünlerin üretildiği fabrikaları var. Ambarları erzakla dolu. Her kademede çalışanları var. işçileri, memurları, bekçileri, müdürleri, mühendis, doktor vb. Hapsi disiplinli, kurallara uymak zorunda. Görevine özen gösterir. Her tür ihtiyaçları karşılanıyor. Farklı zaman aralıklarında vagon vagon dağıtılıyor. Zengin olduğu kadar da cömert.

Fakat disipline tabi olmayan, kurallara aldırmayanlar da var. Eşkıya, harami gibi vahşi insanlar. Tenha, ıssız yerlerde kimi bulurlarsa soyuyorlar. Eziyet, işkence ediyorlar.

İki arkadaştılar. Beraber yolculuğa çıktılar. Fakat bir müddet sonra ayrıldılar. Her nedense? Ayrılmak zorunda kaldılar. Mizaçları farklıydı. Belki de ondan ayrıldılar. Biri mütevazı, diğeri gururluydu. Başına buyruk, kimseye minneti yoktu. Ne nasihat dinler, ne de tecrübelere değer verir. Aklına estiği gibi hareket eder.

Fakat, bulunduğu yol tehlikelerle doluydu. Yorulmuş, bitap düşmüştü. Açlığa katlanıyordu. Fakat susuzluğu had safhadaydı. Bir taraftan da önüne çıkacak eşkıyadan korkmaya başladı. Vahşi hayvanlardan, zararlı haşaratlardan endişe ediyordu. Biraz da evhamlanmıştı. Açlıktan mıydı? Susuzluktan mı? Gözleri kararıyordu. İleride, belli belirsiz karartılar görüyordu. Belki bir bitkinin gölgesiydi. Ya başka bir şeyse? Korkuyor, titriyordu.

Arkadaşının anlattıklarını hatırladı. “Gideceğimiz yerde zengin biri var. Herkes onu tanır. Hiç kimse onun emrinden çıkmaz. Çıkanlar da ondan korkarlar. Hem oldukça cömert. Hiç sefil olmayız. Kimseden korkumuz olmaz” demişti.

Onu dinlemediğine hayıflandı. “Keşke, başımın çaresine bakarım, demeseydim. Ah şu gururum olmasa. Şimdiye kadar başıma ne geldiyse, hep bu gururum yüzenden geldi. O zenginin adını da sormadım. Onu bilen, tanıyan eşkıyalar, caniler, ondan korkup, beni taciz etmezlerdi. Belki bana izzet ikramda bulunurlardı. Bu hallere düşmezdim” dedi.

İş işten geçmişti. Kan ter içinde kalmış, rezil ve sefil olmuştu. Her şeyden korkuyordu. Arkadaşı onu, perişan bir vaziyette buldu. Zor tanıyabilmişti. Fakat o, arkadaşını hiç tanıyamadı. Göz kapaklarını aralamakta zorlandı. Kısık gözlerle baktı arkadaşına. Sırtında çantası, omzunda silahı, başında kalpağı vardı.

- “Gel sen de, benim gibi o zenginin askeri ol!” dedi.

- “Hayır ben, kimsenin emri altına giremem!” dedi, mağrur bir şekilde.

- “Bak, ileride güzel bir şehir var. Lütfettiler, oraya gönderdiler. Yirmi dört altın verdiler. O zenginin yanına gidelim. Sana da verir. İhtiyaçlarımızı tedarik ettikten sonra gideriz. Fazla zamanımız yok.” dedi arkadaşı.

Çaresiz, arkadaşıyla beraber gitti. Fakat askerlik nizamına uymak istemedi. Nasihate kulak asmadı. Çektiği sıkıntı ve eziyetlerden ders almamıştı. Arkadaşından ayrıldı. Tehlikeli yollara girdi. Horlandı. Ezildi. Yirmi dört altının hiç bitmeyeceğini sandı. Sefahate harcadı. Yine mağrur. Yine sefalette. Bütün altınlarını çar-çur etti. Bir tek altını kaldı.

Arkadaşı tekrar onu buldu.

“Kalan bir altınını bir bilete yatır. Kazanma ihtimalin yüksek. Pişman olduğunu söyle. Efendimiz affedebilir. Belki bir uçağa bindirir. Onun güzel şehrine gideriz. Yerleşiriz. Rahat bir hayat yaşarız dedi. Efendimiz, şefkatlidir, merhametlidir, cömerttir. Fakat gazabı da çok şiddetlidir. İşte, çektiklerini biliyorsun. Bir de efendimizin gazabına uğrama!” dedi.

Allah’ın askeri olan kişi; O’nun adına, O’nu tanıyan, emrine boyun eğen canlı ve cansız her şeye hükmedebilir. Kula, kul olmaz. Dünyanın dilenciliğinden kurtulur. Hiçbir şeyden korkmaz. Ruhu rahat olur, gönlü huzurla dolar.

Eğer aklı varsa, yirmi üç saatten bir saatini namaza ayırır. Böylece ebedî saadetini kazanır. Zorlamak yok. Tebliğ, Peygamberimizin mirası. Hidayet, Allah(c.c.)’tan. Dua bizden.

BESMELE

Aşarım geçit vermeyen sarp dağları

Korkmam yırtarım yolumdaki ağları

Durmam, koşarak geçerim çağları

Ezberim Bismillah cihanın sultanı

Nefsime yenilip dönmem hedefimden

İçerim şevk şerbetini halefimden

Zarar görmez idealim selefimden

Üstünde Bismillah cihanın sultanı

Nadide çiçekler dayanır sıcağa

İncir çamur yer, süt yedirir çocuğa

Verir emri kesmesin, ruhsuz bıçağa

Evvelde Bismillah cihanın sultanı

Robot değilim, duygularım cihana

Saçılmış, arzularım gelmez mizana

İstemem mugayir olanı imana

Tesbihim Bismillah cihanın sultanı

Emellerin bu dünyada gelmez sonu

Sevgi, bulmalıdır gerçek mahbubunu

İstemesen bile budur asıl konu

Mustafa! Bismillah cihanın sultanı.

(M. Pekel, 03.11.2007-Isparta)

MSN: pekelailesi32@hotmail.com

(Objektif Gazetesi, 14 Haziran 2008 Cumartesi – Tlf. 0536 676 45 75)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder