ÇOCUKLARI SEVMEK

Çocuklar, sevgi ve şefkatle beslenip, gelişirler.

Ancak sevgi, her kusurunun hoşgörü ile karşılanması şeklinde algılanmamalı. Her kusurunun hoşgörü ile karşılanması, her isteğine evet denilmesi, onların bencilleşmelerine sebep oluyor. Sonu gelmeyen isteklerini tahlil etmek zorlaşıyor. Böyle yetiştirilen çocuklar, hep kendi çıkarlarını düşünmeye başlıyorlar. Başkalarının da haklarının olabileceği akıllarına gelmiyor.

Bu şekilde yetiştirilen çocukların ellerinden, bir bardak su içmek bile problem olur. Devamlı kendilerine hizmet edilsin isterler. Böylece sorumluluk almayan, geçimsiz, çevresindekilere ters düşen bir şahsiyet olup çıkarlar. “Ne yapayım, evladımdır, sineye çekerim” denilebilir. Böyle düşünen ana-babalar, çocuklarının toplum içinde yaşadığı problemlerden çektiği acıları da, sineye çekmek mecburiyetinde kalırlar. Hiçbir ana-baba çocuğunun ateşe düşmesine gözünü kapayamaz. Yoksa bu, sevgi olmaktan çıkar.

Sevginin ölçüsü hoşgörü olarak düşünüldüğünde çocuk, “Ne kadar seviyorsanız, o kadar katlanmak zorundasınız” mantığı ile hareket etmeye başlayacaktır. Bu da onun geleceğini tehlikeye atılması demektir. Çocuğu, sorumluluğunu bilen, kendisiyle, çevresiyle barışık, istikrarlı bir şahsiyet olarak yetiştirmek gerekir. İşte asıl sevgi bu olsa gerek.

Anne bebeğini, aşırı sıcak ve soğuklarda dışarıya çıkartmaz. Kendine zarar verecek davranışlarına izin vermez. Böyle bir annenin, hoşgörülü davranmadığını, dolayısıyla çocuğunu sevmediğini düşünemeyiz. Bilakis çok sevmektedir. Çünkü çocuğun sağlığını, hayatını tehdit eden muhtemel tehlikelerden korumaktadır.

Kısacası çocuğunu seven her ana ve babalar, onu hayata hazırlamak zorundadırlar. Dengeli beslenmenin insan sağlığındaki önemi ne ise, hoşgörünün dengeli olması da, çocuğun normal bir kişilik kazanabilmesi için o kadar önemlidir.

Sert tepki göstermek de çocukta içe kapanıklığa, ne zaman ne yapacağı belli olmayan davranışlara sebep olmaktadır. Çocuk, aşırı tepkiye maruz kalmamak için yalan söylemeye başlıyor. Korktuğu için, iyi ya da kötü her hal ve davranışını gizlemek zorunda kalıyor. Böylece, çocuğunu olumsuzluklardan arındırmak isteyen ana ve baba, kontrol imkânını da ellerinden kaçırmış oluyorlar. İşte o zaman istenmeyen davranışlar artarak devam ediyor, birçok kötü davranışlar, tedavi edilemez bir hastalık haline geliyor.

Aşırı ihtimam gösterilerek yetiştirilen çocuk ise, her şeyi hazır bulmak istiyor. Yaşı büyüdüğü halde, yeteneklerinde fazla bir gelişme olmuyor. Kendini bebeklikten kurtaramıyor. Yiyeceğinden giyeceğine kadar, her ihtiyacında ana ve babasının yardımını gözetiyor. Özgüvenini kazanamıyor. Her an kendini korunmaya muhtaç hissediyor. Ne kadar büyürse büyüsün, arkadaşlarından çocuk muamelesi gören ve dışlanan biri olup çıkıyor.

Çocukları elbette sevmeliyiz. Fakat sevgimizin devamı; onların, ayaklarını yere sağlam basabilen, hayata tutunabilecek yetenekte, özgüven sahibi bir şahsiyet kazanmalarına bağlıdır.

İstikbale giden yol, çeşitli engellerle dolu olan, zorlu bir yoldur. Çocuklarımızın zorluklara katlanabilmeleri, engelleri aşabilmeleri için, her an motive edilmeye ihtiyaçları vardır. Bunu sağlayabilmek için, sevgi ve hoşgörünün dozu kaçırılmamalı ve manevî duygularla takviye edilmelidir.

MSN: pekelailesi32@hotmail.com

(Hedef Gazetesi, 26 Ağustos 2008 Salı – Tlf. 0536 676 45 75)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder