NEFSİ AZGIN, RUHU MAHZUN

Nefsin istekleri bitmek tükenmek bilmiyor. Onun sonu gelmeyen bu isteklerini karşılamak için çalışan beden yorgun. En önemlisi ruh mahzun. Ruhî çöküntü başlıyor. Hayatın tadı kaçıyor. İrade direncini kaybediyor. Eğer manevî takviye gelmezse, insan dünyaya tutunacak irade gücünü kendinde bulamıyor.

Öyleyse Allah rızası için yapılan ibadetlere insanların ihtiyacı vardır. Hazır oruçla; nefis terbiye edilmiş, ruhlar doyurulmuş, kalpler yumuşamış, insanlar arasında yardımlaşma ve kardeşlik duyguları gelişmişken, bundan sonra da ibadetlerimiz devam etsin. İnsan sadece mideden, süfli arzularla yüklü duygulardan ibaret değil. Allah rızası için yapılan her ibadetlere bakıldığında hepsinin yaşamımızdaki fayda ve hikmetleri görülmektedir. Bilhassa, namaz ibadetinin insan hayatında önemli bir yeri vardır.

Bu nedenle farz namazlarımızı ihmal edip, nefislerimizi azdırmayalım, ruhumuzu mahzun bırakmayalım. Allah, “Doğru İslâmiyet’i anlayan, İslâmiyet’e layık doğruluğu yaşayan” kullarından eylesin. Amin.

NAMAZ

Gayet zayıf yaratılmıştır insan

Her şeyden müteessir olur her an

Musallat olur belâ ve düşman

Acizdir mücadele edemez her zaman

Fakirdir ihtiyaçları pek çok

Hayatın yükünü kaldırmaya takati yok

İnsandır kâinattan ayrı olamaz

Her şeyi her zaman yerinde bulamaz

Sevdiklerinin terk edip gitmelerine kayıtsız kalamaz

İncinir hayattan zevk alamaz

Aklı bakî meyveleri gösterir emelleri yüce

Eli, ömrü, sabrı ve iktidarı cüce

Elde edemez sahip değildir onca güce

İşte bu vaziyette sıkıntıda olan ruha

Her eriştiğinde sabaha

Ezanların çağırdığı yüce dergaha

Katılıp Hak yolunda giden güruha

Halini arz edip yalvarmak düşer Allah’a

Yeni başlayan günde başına gelecek

Beline yüklenecek

Meşakkat ve sorumluluğa tahammül için

Namaz ve niyaz ile

Halini arz edip ihtiyaçlarını getirmeli dile

(M. Pekel)

BEŞİNCİ NÜKTE: İnsan fıtraten gayet zayıftır; halbuki her şey ona ilişir, onu müteessir ve müteellim eder. Hem gayet acizdir; halbuki belâları pek çoktur. Hem gayet fakirdir; halbuki ihtiyacâtı pek ziyadedir. Hem tembel ve iktidarsızdır; halbuki hayatın tekalifi gayet ağırdır. Hem, insaniyet onu kâinatla alâkadar etmiştir.; halbuki sevdiği, ünsiyet ettiği şeylerin zevâl ve firâkı mütemadiyen onu incitiyor. Hem, akıl ona yüksek maksatlar ve bâkî meyveler gösteriyor; halbuki eli kısa, ömrü kısa, iktidarı kısa, sabrı kısadır.

İşte bu vaziyette bir ruh, fecir zamanında bir Kadîr-i Zülcelâlin, bir Rahîm-i Zülcemâlin dergâhına niyaz ile, namaz ile müracaat edip arz-ı hâl etmek, tevfik ve medet istemek ne kadar elzem ve peşindeki gündüz âleminde başına gelecek, beline yüklenecek işleri, vazifeleri tahammül için ne kadar lüzumlu bir nokta-i istinat olduğu bedâheten anlaşılır.” (Risale-i Nur Külliyatı, 9. Söz)

MSN: pekelailesi32@hotmail.com

(Hedef Gazetesi, 16 Eylül 2008 Salı – Tlf. 0536 676 45 75)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder