KADIN VE AİLE 2

Kadın, öncelikle ANA olarak gönül tahtımızda yerini almıştır. Çocuğu uğrunda canını feda edecek kadar cesurdur. O bir şefkat kahramanıdır.

Çoğunlukla ağlayan bir bebeğin, anne kucağında hemen sustuğunu görürüz. Çünkü annesinin kokusunu almış, emin ellerde olduğunu hissetmiştir. Ona bu güveni hiçbir şey verememektedir. Yine çocuğun, annesinden yediği tokattan annesinin şefkatli kucağına sığındığına şahit oluruz.

Çiçek susuz kaldığında boynunu büker, yaprakları buruşur ve nihayet kurur. Çocuğun suyu da, anne - babasının sevgi ve şefkatidir. Onunla güven duygusunu kazanır. Diğer canlılara sevgiyle, şefkatle yaklaşmayı öğrenir. Bebek, karnının açlığını ağlamalarıyla dile getirir. Fakat ruhunun açlığı, ancak büyüdükten sonra fark edilir. Bu açlık, telafisi mümkün olmayan toplumsal sıkıntılara yol açabilir.

Aile kurumları parçalandıkça, problemli çocukların sayısı artarak devam edecektir. Geleceğimizin teminatı olan çocuklarımızın, daha başlangıçta problemlerle adım attığı yuvalarında, sağlıklı nesiller yetiştirmelerini beklemek çok fazla iyimserlik olsa gerek. Sığınma Evine alınarak fiziki baskılardan kurtarılan ananın, ruhundaki baskıyı kim ve nasıl kurtaracak? Bunun için aile kurumlarının bütünlüğüne, ıslahına yönelik projeler geliştirilmelidir. Yoksa ailedeki yangın, diğer kurumlara da sirayet edebilir.

Çocuğun yetişmesinde ana-baba ve aile içindeki huzurun önemini, Sayın Doç. Dr. Hüseyin Peker’in kitabından anlamaya çalışalım.

“… bebeğin yeterli sevgi görmemesinin sonradan giderilmesi güç olumsuz sonuçlar doğurduğunu göstermiştir. Bu durum çocukta güvensizlik duygusunun oluşmasına ve ileriki yaşlarda saldırgan ve uyumsuz davranışların ortaya çıkmasına neden olmaktadır.

Dr. Wilhelm Stekel bu konuda şunları söylüyor: ‘Bana getirilen problemli çocukların, daima bebeklik dönemlerini nasıl geçirdiklerini araştırdım. Kavgacı, sinirli, uyumsuz, sorumluluktan kaçan, çeşitli davranış bozuklukları gösteren bütün çocukların, mutlaka bebeklik dönemleri fırtınalı geçmiştir. Anne-baba kavgaları, boşanmalar, aşırı baskı ve dayak, sevgi ve şefkat eksikliği çocuğun şuuraltında derin izler bırakmıştır. Belki hatırlamıyor ama daima bu kötü ve mutsuz geçmişin tesiri altındadır.’

Bazı anneler bebek bakımını bir yük olarak görür. Bebekle gülüşmeyi, konuşmayı gereksiz bulur. Bebeğin kusmasından, altını pislemesinden tiksinir. Beslemesi ve bakımı isteksizcedir. Bebeğin ağlamasına aldırış etmez ya da kızar ve öfkelenir. İşte bu tür annelerin çocuklarında oluşacak ruhsal boşluk, onların kişiliğini ve sosyalleşmesini olumsuz yönde etkileyecek ve çevreyle uyumlu ilişkiler kurmalarını güçleştirecektir.

Buna karşılık ihtiyaçları karşılanan, ana-baba ve yakınlarından ilgi ve sevgi gören çocuğun kişilik gelişimi normal olur. Kendisinin de sevme yeteneği gelişir. İnsanlara, hayvanlara ve doğaya sevgiyle yaklaşır.

…….

Bilindiği gibi çocuğun gelişmesinde ve birçok özellikler kazanmasında anne-babanın rolü oldukça fazladır. Çocuğun dünyada ilk ilişki kurduğu kimseler büyük çoğunlukla (tabii olarak) anne ve babasıdır. Daha sonra kardeşler ve diğer aile bireyleri onun alâka alanına girerler.

Çocuk ailedeki bireylerin birbirleriyle ilişkilerini çok yakından takip eder ve onların birbirlerine karşı olan her hareketinden etkilenir. Uyumlu ve sıcak ilişkiler, ana-babadan çocuklara doğru yayılır. Gergin ve tartışmalı bir ana-baba ilişkisi ise, çocuklarda tedirginlik ve endişe yaratır.

Anne-baba arasındaki geçimsizlik, tartışma ve kavgaların çocuk üzerindeki olumsuz etkileri çoktur. Annesinin babaya, babanın anneye çocuğun yanında söylediği tartışmaya dönük her (sert) söz çocuğu uykusuz bırakabilir, düşünceli ve dalgın bir duruma sokabilir, iştahsız yapabilir, geçimsiz ve huysuz kılabilir. Yaramaz, hırçın ve içe dönük çocuklar genellikle geçimsiz ailelerin çocuklarıdır. Bu çocuklar zamanla problemli ve suçlu çocuk durumuna düşerler.

Çocuk için en mutlu ortam, ana-babanın tebessümleriyle süsledikleri aile ortamıdır. Aile böyle bir ortama sahip değilse çocuk için paranın, oyuncakların, elbise ve lüks eşyaların bir önemi yoktur. Çünkü anne-babanın geçimsiz olduğu bir ailede çocuk kendini emniyette hissetmez. His dünyası karmakarışıktır. Endişe ve korku içerisindedir.

…….

Kısaca diğer faktörlere bağlı olmakla beraber genel olarak mutlu yuvaların çocukları da mutlu, problemli yuvaların çocukları da problemli olur.” (Hüseyin Peker, Çocuk ve Suç, İstanbul, Eylül 1994, s. 30, 31)

MSN: pekelailesi32@hotmail.com

(Hedef Gazetesi, 16 Ağustos 2008 Cumartesi – Tlf. 0536 676 45 75)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder