ÖZLENEN SEVGİ NEREDE?

Çocukluk… Sevginin, şefkatin sonsuz hazzının yaşandığı çocukluk. Hoşgörünün, iltifatların cömertçe sergilendiği dönem. Herkesin gözdesi, ilgi odağı çocukluk…

Ne kadar da çok sevilirdim. Dünyada sevilen, pohpohlanan yalnız benmişim gibi coşkuluydum. Sanki her şey benim, herkes benim hizmetimde. Nazım çekilir, ağlamalarımla isteklerime koşulur.

Yediğim ekmeğin nasıl yapıldığı hiç önemli değil. Sofrada olması yeter. Anamın çalı ateşinde pişirdiği, tarhana çorbasını iştahla yerim. Lezzetini hâlâ, hiçbir çorbada bulamadım. Hangi safhalardan geçtiği, ne gibi çileler çekildiği umurumda değil. Isınmak için yanan odunları, dağdan kesip getiren babamın, katlandığı zahmeti de düşünmem. Fakat onca çalıyı, odunu yüklenen merkebimize acırım. Çünkü onu çok severim. Beni üzerinde taşır, gideceğim yerin yolunu benden iyi bilir. Bazen, çeşmenin su dolu hatılına yönelir. Bırakırım kendi haline. Susuzluğunu giderdikten sonra, tekrar yoluna döner. Babamı, uzun ve iri cüssesiyle semerinde, beni de terkisinde kilometrelerce taşır, yoruldum demez. Babamın sardığı arpa yükünü kasabadaki pazara götürür. Onca yükü, uzak mesafeye taşırken, çekeceği eziyete üzülürüm. Babamın pazar dönüşü getirecekleri, unutturur üzüntümü.

Yeni alınan ayakkabılar, müstamel de olsa sevindirir beni. Sabah olsa da herkese göstersem diye, erkenden yatarım. Bunları almak için babamın, hangi ihtiyaçtan feragat ettiğiyle ilgilenmem. Çünkü ben çocuğum.

Yolda yürürken, köşe başında oturan bir ihtiyare çağırır. Çektiği çilelerin izlerini taşıyan yüzü, tatlı bir gülümsemeyle güzelleşir. Uzattığı iskeletleşmiş, nazik elini tutar çekerim, minik ve tombul ellerimle. Benim yardımımla kalktığını sanırım. Hem yardım edebilmiş olmanın, hem de güçlü olduğumu sanmanın hazzını yaşarım. O da bunu istemiştir zaten. Çünkü köyünü, insanını seven bir kadındır. Kimin çocuğu olduğum fark etmez. Köyümüzün tüm yaşlıları, hatta aklı başında olan her insan, çocukların eğitiminden kendine pay çıkarır. Küçücük aklım bunlara ermez. Seviliyorum ya, bu yeter. Çünkü ben çocuğum.

Ev ziyaretlerindeki büyüklerin sohbetleri, bazen oynamakta olduğum oyunumdan ayıracak kadar ilginç gelir. Can kulağıyla dinlerken, biri benden su ister. İçtikten sonra, “Şeker mi kattın, çok tatlıymış” der. Bir diğeri, inanmamış görünerek bir bardak da kendisine vermemi ister. Bunların nedenini anlayamam, fakat sevinirim. Çünkü ben çocuğum.

Köşe başında oturanların önünden geçerim. Büyüklere, büyük insanmışım gibi selâm verir, hal ve hatırlarını sorarım. Büyüklerden biri su testisini tutuşturur elime. Benim için hayli uzak olan köy çeşmesinden doldurup, getirmemi ister. Seve seve koşarım. Allah razı olsunla başlayıp, devam eden duaları hoşuma gider. Karşılığında aldığım bu ücretin büyüklüğünü idrak edemem. Çünkü ben çocuğum.

Artık büyüdüm. Hatta ihtiyarladım. Allah bağışlasın, torunlarım bile var. Hâlâ sevenlerim çok. Hiç de eksilmedi. Hem de hiçbir karşılık beklemeden. Zaten ömrüm boyunca samimi duygularımdan başka, onlara verecek hiçbir şeyim olmadı. Şikayet babında söylemiyorum. Sevenlerimin riyakâr olamayacağını anlatmaya çalışıyorum. Yoksa şükrünü eda etmekten aciz kaldığım, sayısız nimetleri, inkâr edecek kadar nankör değilim. Küçükken aldığım halis duaların meyvelerini, ömrüm boyunca derledim ve derlemeye devam ediyorum.

Duanın bitmez tükenmez bereketinden çok istifade ettim. Onun için belirtmeden geçemeyeceğim. Bu köşede yazmamın, önemli sebeplerinden biri de budur. Bir tek okurumun halis duası bile yeter. Onun; “Allah razı olsun” nidası, semaya yükselir. Dünyanın taşı, toprağı, ağaçları, yıldızları gibi her bir zerresine yerleşip, çoğalır. Dünya durdukça yaşar, haşirde şahitliğime koşar.

Bereketlidir dua. Bundan Hedef Gazetesine emek verenler, burada yazmama sebep olanlar, kaynağından istifade ettiğim kitapları yazanlar da istifade eder. Bu düşüncelerimi hayalî bulanlar olabilir. Olsun… Bana, “Ameller niyetlere göredir” müjdesi yeter, diyorum.

Seviliyorum. Fakat nedendir bilmiyorum. Anamın, tarhana çorbasının lezzetine hasretim bitmiyor. Bugünkü sevgilerde de; ruhumu besleyen, kalbimi huzurla dolduran saf çocukluğumun sevgisini arıyor ve özlüyorum.

MSN: pekelailesi32@hotmail.com

(Hedef Gazetesi, 14 Ağustos 2008 Perşembe – Tlf. 0536 676 45 75)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder