DELİKANLI – 7

Canavar’ın manitası Cevriye, umutsuz aşkın çaresini onda bulacağını umduğundan olsa gerek, sık sık Meryem’in yanına gidiyordu. Belki de sevdiği delikanlı hakkında anlattıklarından teselli bulmak istiyordu.

Onun gitmesiyle dünyası kararmıştı. Hayalinde yeni bir dünya kurdu. Yine karanlık. Fakat ay vardı, yıldızlar vardı. Aydınlatıyordu bu hayal dünyasını. Ay, sevdiği delikanlı Korkut, yıldızlar da onunla yaşadığı hayatın pırıltılarıydı. Kimi yakın ve parlak, kimi çok uzaklarda, fersiz. Bazen hiçbiri de olmuyordu.

Meryem’in bu umutsuz sevdadan vazgeçmesi yolundaki telkinleri mi etkili olmuştu? Yoksa gelip, hemen kaybolan ışığı yakalayabilirim umudu muydu? Her nedense Meryem kadına gidiş-gelişleri seyrekleşti. Hayalle gerçek, sevinçle keder arasında çalkalanan düşüncelerden yorgun ve halsiz düştü.

Evet, gelip de kaçıveren o ışık, daha sık geliyor ve daha uzun sure kalıp, dünyasını aydınlatıyordu. Sanki güneş doğmuştu. Gerçekler bütün çıplaklığıyla gözlerinin önüne serilmişti. Şimdi zihninde her şey netleşti. Ruhunu karanlıktan kurtaran bu nur, yeniden güç kazanan dermansız bedenini alıp, kâinatın ortasına koyuvermişti. Kâinat, en ince ayrıntılarıyla düşüncelerine rehberlik etmeye başladı.

Sevmeli. Evet sevmeli. Asıl sevilmeye lâyık olanı sevmeli, diyordu. Kâinata bu duyguyu veren kudretin sahibini sevmek gerektiğini anladı. Anlamadığı, bilmediği şeyleri merak etmiyordu. Önemi kalmamıştı artık.

***

Canavar, neden Anadolu’ya gitmişti? Bulunduğu yerde iş mi yoktu? Boyacılık gibi geçerli bir mesleği vardı. Pekala memleketinde çalışabilirdi.

Korkut’u tanıyan herkesten topladığı bilgileri değerlendirdi. Nerede olabileceği hakkında tahminler yaptı. Gitmeye karar verdiği küçük bir kasabada, faaliyette bulunan inşaat şirketi ile anlaştı. Binaların boya işlerini yapmak üzere memleketinden ayrıldı.

Günlük işlerini bitirdikten sonra, kahvehaneye gidiyor, hem dinleniyor hem de, çevresindekilere Korkut’u soruyordu. Onun tarifine uyan birini tanıyan çıkmıyordu bir türlü. Bazen kahvehaneden çıkıyor, kasabanın dar sokaklarında dolaşıyordu. Eski deliliği kalmamıştı. Fakat yine asabi mizacını tam olarak değiştirememişti. İş yorgunluğu, aradığını bulamamanın verdiği sıkıntıyla çok çabuk sinirleniyordu. Burası gurbetti. Memleketinde yaptığı çılgınlıkları burada yapamazdı. Hem yapmamalıydı da. Sabretmeliydi. En azından aradığını bulana kadar uslu durmalıydı.

Yıllarca kendine model aldığı insanların özelliklerinden sıyrılmak, o kadar kolay değildi. Çocukluğundan itibaren alkolik babasına duyduğu özentiyle yetişmişti. Daha sonra ona benzeyen insanların davranışlarını örnek aldı. Bazen babacan tavırlar, bazen kabadayıca davranışlar ve kavgalar, delikanlıca yaşamanın ölçüsüydü onun için. Kendini, çevresine bu tür yaşantıyla sevdireceğini ve ün kazanacağını düşündü hep. Anne ve babasıyla çatışmış, isyankâr, saldırgan biri haline gelmişti. Mahallesinde kabadayılıklarıyla tanınanları taklit eder olmuştu.

Sıcak bir yaz günüydü. İkindi ezanı okunmak üzereydi. Bugünlük bu kadar yeter dedi. İş tulumunu çıkarıp, elbiselerini giydi. Kasabanın merkezine doğru giderken, yolunun üstünde bulunan caminin şadırvanında elini, yüzünü yıkayıp, biraz serinlemek istedi. Namaza hazırlananlar, abdest alanlar vardı. Selâm verdi. Hemen yanında abdest almakta olan kişi, kendisine dönerek selâmını aldı. Aman Allah’ım! Bu, ona ne kadar da benziyor, dedi ve;

-Kardeş! İsminizi bağışlar mısınız?

-Sen!... Sen, Canavar değil misin? Hoş gelmişsin. Hayırdır, buralarda ne arıyorsun?

-Seni be Korkut!

İki genç kucaklaşırlar. Namazdan sonra bir kahvehanede buluşurlar. Biraz sohbetten sonra Canavar;

-Kardeşim, Cevriye beni değil, seni seviyor. Hasretine dayanamayıp, yataklara düştü. Bana da, aşka saygı duymak düştü.

-Allah razı olsun. Sevgi, saygı bizden. Kardeşim!

Var git sevgi pınarının başına

Su olmayan yerlerde yurt kurulmaz

Umutsuzluk katma tatlı aşına

Umudun bittiği yerde durulmaz

Dert varsa, derman da vardır elbette

Gönül kapısına kilit vurulmaz

Nice faydalar gizlidir zahmette

Aşıklar sevmekten asla yorulmaz

Her insanda sevmek duygusu vardır

Kiminin dünya, kiminin ahiret

Gönlünün tahtında oturan yardır

Kavuşturur Allah dilerse rahmet

(M. Pekel)

MSN: pekelailesi32@hotmail.com

(Hedef Gazetesi, 12 Eylül 2008 Cuma – Tlf. 0536 676 45 75)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder